Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son günlerde tartışmaların odağında bulunan EMASYA (Emniyet Asayiş Yardımlaşma) protokolüyle ilgili olarak ''EMASYA Protokolü'nü gündemimizden çıkaracağız, ortadan kaldıracağız. Bununla ilgili koordinatör bakanımız çalışmalarını yürütüyor'' açıklamasını yaptı.
Başbakan Erdoğan, TRT-1'de yayımlanan Taha Özhan'ın sunduğu ''Enine Boyuna'' programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
''Harekat ve darbe planlarının gerekçesi olarak iç tehdit tanımı veya buna bağlı EMASYA protokolü gibi şeyler söylendi. Mevcut Milli Güvenlik Strateji Belgesi yaklaşımı bunları onaylayan bir tarzda mıdır?'' sorusu üzerine Erdoğan, mevcut olanın bunun için gerekçe oluşturup oluşturmamasının çok önemli olmadığını söyledi.
Erdoğan, ''Çıkarmamız gerekenleri tamamen çıkartırız ve buna göre de adımlarımızı atarız. Aslolan şudur; milli birlik ve kardeşlik projesiyle ilgili ve demokratik açılım süreciyle ilgili olarak sorun alanlarını buralardan çıkarmak istiyoruz. Sorun alanlarının burada kalmaması gerekir. Bunlar üzerinde şu anda ekiplerimiz çalışıyor. Ona göre de bu görüşmeyi yapacağımız toplantıda, bunları ileri süreceğiz ve adımlarını atacağız.''
Başbakan Erdoğan, EMASYA'nın da bunlardan birisi olduğunu belirterek, bunun üzerinde çalışmaların sürdüğünü söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bakanımızın da ifade ettiği şekliyle EMASYA Protokolü'nü gündemimizden çıkaracağız. EMASYA Protokolü diye bir şey olamaz, olmayacak. Bunun adımını atıyoruz, atacağız. Şu anda arkadaşlar hazırlıklarını yapıyorlar ve bu işi bitireceğiz. Zaten bu bir protokol, kanun filan değil. Kanun, Genelkurmay, İçişleri burada müşterek bir çalışma yapar. Yasal düzenleme gerekiyorsa, yasal düzenleme de yapacağız. Protokolü ortadan kaldıracağız, bunun adımını atacağız. Bununla ilgili koordinatör bakanımız çalışmalarını yürütüyor. Kısa zamanda bu işi bitireceğiz.''
Erdoğan, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin kanuni geçerliliği olmadığını, bir genelge olduğunu belirterek, ''Bu yıl siyaset belgesi yeniden ele alınacak. Ele alırken, endişeleri de tamamen ortadan kaldırmaya yönelik adımları atmakta hükümetimiz kararlıdır'' dedi.
Erdoğan, ''2003 yılında Başbakan olarak göreve başladığınızda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni gördünüz. Belgede, sizin de mensubu olduğunuz siyaset akımı ve şahsınızı içeren vatandaş kitlesi 'iç düşman, tehdit' olarak yorumlanabileceği şeklinde ifadeler vardı. Bunu görünce ne hissettiniz?'' sorusu üzerine, geldikleri nokta itibarıyla bu konuların konuşulmasının çok önemli bir süreç olduğunu söyledi.
Belgenin bütününün tüyler ürpertici tablo ortaya koyduğunu anlatan Erdoğan, ''Özellikle 12 Eylül sürecinden sonraki yapılanma içerisinde çok farklı yaklaşımlar oldu. Bunlar sivil irade ile uyumlu yaklaşım tarzları değildi. Salı günü yaptığım konuşmada halkını dışlayan, halkını tehdit unsuru olarak görenlere yönelik ifadem var, onun çağ dışı olduğunu ifade eden bir yaklaşımım var. Siyaset belgesinin aslında kanuni geçerliliği yok, bir genelge'' dedi.
Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) göreve geldikleri dönemdeki havasının farklı olduğunu kaydeden Erdoğan, AB sürecinde MGK'nın bir istişari kurul olarak geçmesi ve uygulamaya o şekilde devam etmesinin süreci çok farklı bir şekle dönüştürdüğünü ve siyaset belgesi içinde çok ciddi değişiklikler yapıldığını söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Göreve geldiğimiz dönemdeki siyaset belgesi ile şu andaki siyaset belgesi çok farklı. Bu yıl siyaset belgesi yeniden ele alınacak. Ele alırken, endişeleri de tamamen ortadan kaldırmaya yönelik adımları atmakta hükümetimiz kararlıdır. Bunun MGK'da tekrar müzakeresini yapacağız. MGK, karar merci değildir, bize tavsiyede bulunur. Bunları ya Bakanlar Kurulu kararına dönüştürürüz ya da yasa çıkarmak gerekirse adımını atarız. Siyaset belgesi ile ilgili eksiklikler üzerinde çalıştık ve 2010 için atacağımız adımda da demokratik sürecin gereği neyse bunu yapacağız.''
''Bundan sonra iç tehdit olmayacak diyebilir miyiz?'' sorusuna Erdoğan, ''Asla. Böyle bir şeyi asla düşünemeyiz ve bu tür yapılanmalara müsaade edecek, bu tür zemini oluşturmaya müsaade edecek imkanlara fırsat vermeyecek şekilde bir düzenleme yapılacak'' yanıtını verdi.
''BU İFADELERİ KULLANMAMAK GEREKİR''
Başbakan Erdoğan, ''8 yıllık iktidarınızda demokratikleşme adımları attınız. Bir yandan da darbe iddiaları ve söylentileri var. Burada bir tezat mı var? Bunu nasıl yorumluyorsunuz?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:
''Bu ifadeleri kullanmak istemem. Bu ifadeler kullanıla kullanıla meşruiyet kazanıyor, bunları birlikte gündemimizden çıkarmamaz lazım. Bunların işaret fişekleri yok mu? Maalesef olmuş. Bunlar da ortada. Bazı köşe yazarları ne yazık ki köşelerinden hala gaz vermeye devam ediyorlar. Ben ne gaz veren veya gaza gelen, ne de gaz alan olmak istemiyorum bu noktada. Biz gerçekleri konuşalım, değerlendirelim, bunun üzerinden netice almaya çalışalım.
Köşesinde rahat rahat konuşuyor. 'Özal bile uyguladı, Erdoğan nutuk atıyor' diyor. Ortada bazı gerçekler var. Nedir bunlar? Bugün savcı yürütmeden bir şey talep ettiği zaman bunu sümenaltı etmeyen irade, iktidar var, yürütme şu anda bu noktada. Ergenekon meselesinde bunu görüyoruz, diğer olaylarda da bunu görüyoruz. Hiçbir konu sümenaltı edilmemiştir, faili meçhullerin üzerinde yoğun bir şekilde yürüyen ve bunları ortaya çıkarmaya çalışan bir iktidar var ortada.''
Başbakan Erdoğan, merhum Abdi İpekçi'nin kızının ''Babamın faillerinin bulunmasının tam zamanı, üzerine gidilerek ortaya çıkarılabileceğini düşünüyorum'' yönünde ifadesi bulunduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
''Bu bir umut ışığı olduğu anlamına geliyor. Ergenekon'da olanları biliyorsunuz. Neler ortaya çıkıyor. Sonraki süreçte ortaya çıkanlar gün yüzü gibi ortada. Nerelerden neler çıktığı ortada. Bunun ardından daha başka şeylerin gelebileceğini söyledim. Bunlar işaret fişekleri. Bir normalleşmeye gidiyorsunuz, giderken de sancılar olacaktır. Bu sancıları yüksek dozda darbe olarak gösterme gayreti içine gidenler var. Biz bunu böyle düşünmek istemiyoruz. Bunu, aydınlık yarınların olduğu bir Türkiye'nin alt yapısı olarak görüyoruz.''
''BİR ŞEYLER BU ÜLKEDE YAPILMIŞ''
Bir emekli orgeneralin değişik televizyon kanallarında dolaşarak gazetecilerin sorularını yanıtladığını anımsatan Erdoğan, ''Ortada bir gerçek var. Bir şeyler bu ülkede yapılmış, yapılmamış değil. Bazı şeyler söylenmiş ve uygulamada bazı gerçekler olmuş. Eğer 'şu yoktur' derseniz bu olmaz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın GATA'da tedavi gören Nejat Uygur'u ziyaret etmek istediğinde yaşadıkları olayı şöyle anlattı:
''Nejat Uygur'un hanımı arıyor ve 'Ne olur sizinle dışarıda buluşsak, buraya gelmeseniz. Çünkü yetkililer 'sıkıntı doğabilir, gelmemesi isabetli olur' diyor. Bunu en üst düzeyde gündeme getirdim. 'Nedir bu? Ne yaptıklarının farkında mısınız?' diye sordum. Bunu artık söylemek zorunda kaldım. Bugüne kadar söylemedim, bazı gazeteler yazdı. Benzeri olaylar bu ülkede yaşandı. Peki bunun yapılmasına müsaade eden irade dürüst davrandı diyebilir miyiz, özgürlükçü diyebilir miyiz? Bu sıkıntılar hala var. Sizin Cumhurbaşkanı, Başbakan olmanız vesaire... Burada bir gerilim var. Köşe yazarları bunları yazıyor. Yazıyorsun da bazı gerçekleri gör. Kimlere bu ülkede ne tür uygulamaların olduğunu gör.
Eğer burada iktidar bazı şeylere sabrediyorsa, bunları afişe etmemişse sadece ülkede bir gerilim olmamasından dolayıdır. Biz bunları istemiyoruz. Onun için de diyoruz ki dünyanın gelişmiş ülkelerine bakalım, ileri demokraside dünyada nelerin olduğunu görelim. Bunlara baktığımızda bizim daha almamız gereken önemli mesafeler olduğunu görürüz. Bu tür zihniyetler de bir gecede değişmiyor. Bir zaman alacak. Ama bütün mesele hep birlikte bu mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Sayın Özal'a yapılanlarla, o günkü gazetelere baktığımda aynı şeyler şimdi de yazılıyor. Başlıklarda da köşe yazıları da aynı. Beyefendiler rahatsız oluyor, niye rahatsız oluyorsunuz? Aynı şeyleri o zaman da siz yazdınız. Yeni kuşağa söylemiyorum. Şimdi inkarcı pozisyonuna düşüyorlar. Ama o günün uygulamaları da bugünün uygulamaları da ortada.''
Erdoğan, 2011'in seçim yılı olduğunu belirterek, ''Seçimin tarihi de temmuz ayının mevsim koşulları sebebiyle belki biraz öncesine alınabilir. Onun dışında bir şey asla düşünülemez'' dedi.
Başbakan Erdoğan, TRT-1'de yayımlanan Taha Özhan'ın sunduğu ''Enine Boyuna'' programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Genel seçim tarihiyle ilgili tartışmalar konusunda Erdoğan, şunları söyledi:
''2011 seçim yılıdır. Seçimin tarihi de temmuz ayının mevsim koşulları sebebiyle belki biraz öncesine alınabilir. Onun dışında bir şey asla düşünülemez. Süresinde biz seçimimizi yapacağız. Yani bu birkaç hafta olur, birkaç gün olur. Bunun dışında bir şey asla söz konusu olamaz. Türkiye buna alışmalıdır. Yani biz 16 ayda bir hükümet değiştiren ilkel bir Türkiye olmamalıyız. Bugüne kadar bu böyle geldi...''
Erdoğan, ''Eğer siz hakikaten siyasi partilere böyle bir hissiyatı demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde vermeye gayret ederseniz. Hele hele bunu Yargıtay Başsavcısı bu şekilde ifade ederse, burada düşünmemiz gerekir. Yargıtay Başsavcısı ortada herhangi bir şey yokken nasıl böyle bir ifadeyi kullanır? Böyle bir şey olur mu?'' dedi.
Başbakan Erdoğan, TRT-1'de yayımlanan Taha Özhan'ın sunduğu ''Enine Boyuna'' programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
''Toplumun geldiği noktayı nasıl görüyorsunuz? '' şeklindeki soru Erdoğan, şunları kaydetti:
''Toplum aslında henüz her şeye A'dan Z'ye vakıf değil, olacak. Daha olacak. Nasıl olacak? Bu sürecin bu şekilde değerlendirilmesi, müzakere edilmesiyle olacak. Yani her şey daha olmuş bitmiş değil. Yavaş yavaş bunlar müzakere edile edile bu mesafeyi almış olacağız. Ama ben şunu çok açık net söyleyebilirim; bizim yöneticiler olarak, idareciler olarak eksiklerimiz olabilir. Bu aynı şekilde Genelkurmay'da da olabilir. Ama şuanda Genelkurmay'da Genelkurmay Başkanımız olsun, kuvvet komutanlarımız olsun, olaylara yaklaşımında bizim paslaşmamız olumlu bir şekilde gelişiyor. Eğer bu olumlu gelişmeler olmamış olsa zaten bu neticeleri almakta da zorlanırız.''
Erdoğan, hangi kurum olursa olsun, gerek silahlı kuvvetleri, gerek emniyet teşkilatı, gerekse diğer devlet kurumları olsun bu gelişmelerin yaşandığını dile getirerek, göreve geldiklerinde Enerji Bakanlığındaki yolsuzluklar olduğunu ve işin üzerine gittiklerini anımsattı.
''Emniyet teşkilatında da var olan konuların araştırıldığını, halen cezaevinde bulunanlar olduğunu hatırlatan Erdoğan, Silahlı Kuvvetlerde de askeri yargıda yargılanan 40'ı aşkın subayın bulunduğunu söyledi.Erdoğan, ''Silahlı kuvvetlerimiz de işin üstüne ciddi anlamda gidiyor. İş böyle kendi haline bırakılmış değil. Çünkü, bu kurumlarımız öyle pek şaibe kaldıracak kurumlar değil. Bunların üzerinden bu şaibeleri ne yapıp yapıp temizlememiz lazım. Bunları oralarda bırakmamaz lazım'' dedi.
''YARGI VESAYETİ''
Başbakan Erdoğan, ''yargı yoluyla AK Parti'nin sindirilmemesinin var olup olmadığının dile getirilmesi ve son dönemde gündemde olan partilerin bu tür kapatma davalarına ilişkin hissiyatlarının var olacağına ilişkin sözlerin hatırlatılması ve kendi hislerinin'' sorulması üzerine, şunları söyledi:
''Geçenlerde ifade edilen 'siyasi partiler bunu hisseder' ifadesi, sizin 'ne hissediyorsunuz?' ifadesiyle masaya ortak yatırılması gereken bir konu. Eğer siz hakikaten siyasi partilere böyle bir hissiyatı demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde vermeye gayret ederseniz. Hele hele bunu Yargıtay Başsavcısı bu şekilde ifade ederse. Burada düşünmemiz gerekir. Yargıtay Başsavcısı ortada herhangi bir şey yokken nasıl böyle bir ifadeyi kullanır? Böyle bir şey olur mu? Bunu kullanacaksınız, ondan sonra bu ülkede siyaset yapacaksınız. Bu olacak iş mi? Bunları şimdi bir siyasi lider konuştuğu zaman, niye konuştu? Kardeşim orada konuşma, burada konuşma, nerede konuşacaksın?
Parlamentonun yüzde 65'ini oluşturacaksın. Bu halkın yüzde 47'si sana inanacak, sana güvenecek ve sana gelecek oyunu verecek. Bu iradeyle iş başına gelmiş olacaksın. Ondan sonra acaba biz bu parti üzerinde nasıl bir kapatma davası açarda bununla ilgili böyle bir çalışmanın içerisine gireriz... Bu ülkede 7 yıl önce neredeydik? Şimdi nereye geldik? Bunun hesabını yapacaksın. Böyle bir dava açıldığı zaman bu ülkede ne ne olur? Buna bakmamız gerekiyor. Allah aşkına yani biz bu filmi tekrar tekrar seyretmeye mecbur muyuz? Böyle şey olur mu? Bizim sağlıklı bir şekilde çalışmamız gerekiyor. Tüm kabinenin, tüm parlamentonun sağlıklı bir şekilde çalışması gerekiyor. Yani biz her şeyi bırakacağız, bundan sonra tekrar hissetmeye başlayacağız. Ne hissediyoruz? Böyle şey olur mu? Ondan sonra da 'sivil vesayet...' Hani nerede sivil vesayet? Böyle bir sivil vesayet olur mu? Bu sivil vesayeti üzerinde başka bir vesayet var. Ne o? Yargı vesayeti... Sıkıntı burada. Türkiye'yi yargı devleti olmaya gayret gösteren bir zihniyetle karşı karşıya bırakmak istiyorlar. Çok ciddi bir sıkıntı. Nerede olursa olsun, hangi konuda olursa olsun.''
'TEK PARTİ DİKTASI' KONUSU
Erdoğan, ''tek parti diktası'' diye bir konunun da çıkarıldığını ifade ederek, kendilerine 5 yıllık seçim süresi verilmişken bunu referanduma götürdüklerini ve 4 yıla indirdiklerini hatırlattı.
Cumhurbaşkanını halk tarafından ve 5 yılda bir seçilmesi konusunu da halka götürdüklerini hatırlatan Erdoğan, ''Demokrasiye saygı bu, demokrasi standardını yükseltmek bu. Biz bu adımı attık. Bunu yaptığımız için mi biz tek parti diktasını getiriyoruz'' dedi.
Bu konunun CHP'ye sorulması gerektiğini de ifade eden Erdoğan, tek partili dönemin bu ülkedeki tek temsilcisinin onlar olduğunu söyledi. Erdoğan, o dönemden çok partili hayata geçildiğini de dile getirerek, ''Bu işin Türkiye'deki tek temsilcisi CHP olduğuna göre, zaman zaman 'Biz sizin cemaziyülevvelinizi biliriz' dediğimizde, hemen rahatsız oluyorlar'' ifadesini kullandı. Bunu tarihin bildiğini kaydeden Erdoğan, bundan rahatsız olmanın bir anlamı olmadığını söyledi. Türkiye'de artık bunların görülmek istenmediğini ifade eden Erdoğan, ''Kararlı bir şekilde yaptığımız tüm bu açılımlarla, yargıçlar yönetimi noktasında çok açık tavrı hep birlikte almamız gerekiyor. Siyasi partiler olarak, milletçe bu adımı atmamız gerekiyor ki burada yargıçlar yönetimi olmayacak, bu ülkede tamamıyla halkın yönetimi olacak. Halkın iradesi de zaten seçimden seçime belirlenir'' diye konuştu.
Seçimlerin ne getirip ne götüreceğinin takdirini de halkın yapacağını ve bunun saygın olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Yoksa hakikaten yargıçların dudakları arasına iş sıkışıp kalırsa durumumuz çok kötü'' dedi.
''ASIL İKTİDAR, ASIL İRADE, ASIL YARGI BANA GÖRE HALKTIR''
Siyasi kapatma davalarına ilişkin mevzuat değişiklikleri konusundaki bir başka soruya Erdoğan, ''Böyle bir adımı atabilmek için önümüzde bir çok engel var. Sütten ağzımız yandı, şimdi yoğurdu artık üfleyerek yeme durumuna geldik. 411 paranoyası var. 367 olayı var. Bunları hep yaşadık. İstiyoruz ki parlamentoda bir konsensüs oluşsun'' diye yanıt verdi.
Anayasa değişikliğiyle ilgili bir uzlaşma komisyonu oluşması için bir önceki Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın çağrısına ana muhalefetin olumsuz, MHP'nin de olumlu olumsuz belli olmayan bir yanıt verdiğini kaydeden Erdoğan, şimdi de bu çağrının yapıldığını ve benzer yanıtlar verildiğini belirtti. Erdoğan, bu işin sadece kendilerine bırakılmaması ve beraber çalışmak için çağrıda bulunduklarını belirterek, ''Ortada bir 82 var. Bu 82'nin değişmesinin gereğine Türkiye'nin büyük çoğunluğu 'evet' diyor'' dedi.
Sivil anayasa talebine halkın kahir ekseriyetinin evet dediğini ifade eden Erdoğan, ''Tamamen bu parlamentoya ait, millete ait bir anayasayı... Tamamını değiştirmeye gerek yok. Bu iddiayı ortaya atanlar da tahrik ediyorlar'' diye konuştu.
Beraberce yapılması ve bir konsensüs istediklerini de kaydeden Erdoğan, buna yanaşılmadığını, uzlaşmaz olarak sonra kendilerinin gösterildiğini söyledi.
Bir adım atmak istediklerini ve 14 Mart olayı (AK Parti hakkında kapatma davasının açıldığı tarih) olduğunu, bir yıl kaybettiklerini belirten Erdoğan, siyasi ve ekonomik manada bu nedenle kayıplar olduğunu kaydetti. Yatırımcının bir ülkeye girerken istikrar ve güven aradığını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''AK Parti'nin halkın gönlündeki yeri belli. Asıl iktidar, asıl irade, asıl yargı bana göre halktır. Halk gerektiğinde indirir, gerektiğinde çıkarır. Yoksa yargının vereceği kararlar gelip geçicidir'' diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'de yaşayan 170 bin civarındaki Ermeni'nin yaklaşık 100 binin kaçak olduğunu belirterek, ''Biz bunlara göz yumuyoruz. Çünkü böyle bir gerilimi istemiyoruz. Attığımız adımlara karşı olumlu yaklaşımlar görmüyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, TRT-1'de yayımlanan Taha Özhan'ın sunduğu ''Enine Boyuna'' programına katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
''TEKEL işçileri, eczacılar, doktorlar, avukatlar yönelik çalışmalar bir dönüşüm. Bu dönüşüm iyi yönetilebiliyor mu, zamanlaması iyi yapılabiliyor mu?'' sorusu üzerine Erdoğan, bunların planlı ve programlı işler olduğunu belirterek, ertelediği zaman da ''niye bu kadar ertelediniz?'' diye sorulacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, ''Sırtımızdaki yumurta küfesi çok ağır. Bunu hafifletmemiz lazım. 'Acaba bu ne der, şu ne der' diye bakarsak, hiçbir adımı atamayız. Bunlar ertelene ertelene gelecek kuşakların üzerine çok daha büyük yük olarak kalır, biz bunun kalmasını istemiyoruz'' dedi.
Popülizme fırsat vermek istemediklerini vurgulayan Erdoğan, gazetecilere, ''Kapattığınız bir kurumda TEKEL işçileri için ne yaparsınız?'' diye sordu.
Gazeteci İsmet Berkan, ''TEKEL işçilerine iki yıl vakit verdiniz, başka türlü değerledirilebilirdi. Başka yerlerde istihdam sağlamak gibi'' yanıtını verdi.
Erdoğan, 4C kapsamına ''evet' der hale gelenlerin olduğunu, hala ''istemeyiz'' diyenlerin de bulunduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Niye? Şuna alışmışlar. 'Evet nasılsa rahatız. Ben şimdi nereye gönderilirsem gönderileyim, 4C kapsamında değil de normal statüde, oturacağım, aydan aya maaşımı alacağım'. Şimdi yeni bir teknik geliştirdiler. 'Devlete verin, gittiğimiz yerde daha düşük ücrette çalışalım ve orada kıdem tazminatı devam etsin'. Yaklaşım tarzı bu. Bende diyorum ki, 'biz bu devleti adeta bir özel sektör mantığı ile mi çalıştıracağız yoksa geçmişten bu yana alışılmış haliyle mi yürüteceğiz?' Devleti bu işin içinden çekmek istiyoruz. Devlet, artık ticaretin içinde olmamalı. Özel sektörün girmediği yere devlet girmeli, özel sektörün girdiği yerde de devlet durmamalı, çıkmalı ki bu işi rekabete açalım, ülkenin bu noktada yatırımı, istihdamı ve üretimi artsın. Bizim bunu başarmamız lazım. Bu kadar gerçekçi bir açıklama yapıyorsunuz, bundan rahatsız oluyorlar. Biz kimden alıyoruz, kime vereceğiz. Ben çalışandan alacağım, üretim olmadan TEKEL işçisine parayı vereceğim. Bunu yapamayız, haksızlık.''
TAM GÜN YASASI
Başbakan Erdoğan, ''Tam Gün Yasası''na da değinerek, ''Doktorlar meselesinde de medya bize çok güzel destek verdi. Nasıl destekse?'' dedi.
''Tam Gün Yasası derken yanlış mı yapıyoruz, biz bu konu üzerinde çok durduk'' diyen Erdoğan, yarım gün hastaneye veya üniversiteye uğrayan, sonra orada görünmeyen hocalar bulunduğunu, bunları biraz da açık konuştuğu için rahatsız olanların olduğunu söyledi.
Devlet hastanelerinde ''Tam Gün Yasası'na'', ''evet'' diyenlerin oranının yüzde 85 olduğuna dikkati çeken Erdoğan, yasa ile ücretleri ciddi manada artırdıklarını kaydetti. ''Sağlık noktasında bu işe kellemizi değil, vücudumuzu koyduk taşın altına. Halkımızın bu konudaki sorunu çok büyük'' diyen Erdoğan, bu sorunu doktorlarla beraber çözmek istediklerini dile getirdi.
''Doktorlarımız bütün iyi niyetimize rağmen bugün bir Başbakandan fazla maaş alıyor. Bundan pratisyenleri değil, klinik şeflerini kastediyorum'' diyen Erdoğan, böyle bir noktada kalkıp da ''Hayır, biz part time çalışacağız'' denilirse hastanın mağdur olacağını söyledi.
Türkiye'de yeterli sayıda doktor bulunmadığını, artırılması için YÖK ile çalışma içinde olduklarını belirten Erdoğan, ''Biz 'Seçim yılına giriyoruz, buna göre yatırım yapalım, bunları da okşayalım' anlayışıyla olaya yaklaşamayız'' dedi.
Eczacıların bu dönemde gördükleri imkanı ve parayı hiçbir dönemde görmediğini ifade eden Erdoğan, devletin bu işin içinden çekilmesi için eczacılara 2,5 milyon lira verdiklerini anlattı.
Danıştay'ın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının eczacılara ilişkin aldığı kararın yürütmesini durdurduğunu anımsatan Erdoğan, bu konudaki çalışmaların sürdürüldüğünü bildirdi.
''Biz, Türk Eczacıları Birliği ile ilgili bir kavganın içinde değiliz. Vatandaşımızın sırtındaki yükü bir taraftan kaldırırken eczacıların sırtındaki yükü de kaldırıyoruz'' diyen Erdoğan, çözümden yana olduklarını, halkın ve eczacıların menfaatine olmayacak bir adıma da ''evet'' diyemeyeceklerini vurguladı. Erdoğan, ''Burada bir konsensüs oluşsun. Popülizme prim vermeyelim. Meseleleri karşılıklı olarak ideolojik yaklaşımlarla değil, halkın menfaatini ön plana çıkararak çözelim istiyoruz. Bütün derdimiz, sıkıntımız budur'' görüşünü dile getirdi.
ERMENİSTAN İLE İLİŞKİLER
Başbakan Erdoğan, Ermenistan ile ilişkilere değinirken, ''Ermenistan meselesinde İsviçre'deki protokolün gerisine asla düşemeyiz'' dedi.
Kapıların açılması gibi meselelerde ''Minsk Üçlüsü''nden bir şey istediklerini, bunu ABD Başkanı Barack Obama, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ve Rusya Başbakanı Vladimir Putin'den rica ettiğini, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile henüz görüşme fırsatı bulamadığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Minsk Üçlüsü'nün ciddi ihmali var. 20 yıllık bir süreçte bu işi bir yere getiremediler. 20 yılda Rusya, ABD ve Fransa bu işi sıkı tutmuş olsa bu problemlerin hiçbiri ortaya çıkmazdı. Ne bizim Ermenistan ile aramızda sıkıntı kalırdı, ne Ermenistan ile Azerbaycan arasında sıkıntı kalırdı. Onlar 'şu şöyle olacak' deseydi Ermenistan bu işgali kaldırırdı. Ermenistan'ın burada bir işgali var, Birleşmiş Milletler bunu teyit etmiş. Bu işgal kalktığı andan itibaren ortada böyle bir sorun kalmaz. Ama burada Rusya, Amerika, Fransa beklenen performansı ortaya koymadı. Nisan ayı yaklaşıyor. Biz kendilerine de söyledik. 'Sizin nasıl parlamentonuz varsa bizim de aynı şekilde parlamentomuz var'. Biz parlamentomuza herhangi bir şeyi dayatacak konumda değiliz. Parlamentomuz kararı nasıl verirse, biz o karara aynen uyarız.''
İsviçre'deki protokolü parlamentoya götürdüklerini, Ermenistan'ın ise protokolü Anayasa Mahkemesine gerekçe yazdırarak parlamentosuna sevk ettiğini hatırlatan Erdoğan, bu gerekçenin oradaki meclis tartışmalarına dayanak olacağını ve işi sıkıntıya sokacağını söyledi. Bununla Sarkisyan'ın ve iktidarın kendini güçlendirmek isteyebileceğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bütün bu olayların yanında özellikle Kafkasya ile attığımız adımın da bu süreçle yakından ilişkisi var. Biz burada da özellikle Rusya, Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan ve sürecin içinde aktif rol alamayan Gürcistan burada müşterek bir adımı atarak, süreci güçlendirebiliriz. Bu süreç içindeki takipçiliğimiz devam edecek. Ama burada bir neticeye varamadıktan sonra kalkıp da ABD'nin talebi doğrultusunda 'Tamam biz bu adımı atıyoruz, işi bitirdik' diyemeyiz.''
''KİMSE DİLE VE GÜNDEME GETİRMİYOR''
Başbakan Erdoğan, kendisini ziyaret eden İstanbul'daki Ermeni vatandaşlardan bir temsili grupla yaptığı görüşmeye değinerek, Türkiye'de 170 bin civarında Ermeni olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu Ermenilerin yaklaşık 70 bini vatandaşımız, diğerleri kaçak olarak bulunuyor. Biz bunlara göz yumuyoruz. Çünkü böyle bir gerilimi istemiyoruz. Demek ki bir dertleri, sıkıntıları var, ülkemize gelmişler. Kendileriyle de bunu konuştuk. Bizden bazı farklı ricaları oldu. Bizim asla yasal bir zemine sağlam olarak oturmadıktan sonra bu işi kabullenmemiz söz konusu değil. Attığımız adımlara karşı olumlu yaklaşımlar görmüyoruz. Bakın biz hava kapısını açtık. Akdamar Adası'ndaki kilisenin yapımını gerçekletirdik. Bu kadar kaçak Ermeni vatandaşını burada kabul ediyoruz. Buna benzer farklı konular var. Ama bunları kimse dile ve gündeme getirmiyor.''
KIBRIS
Başbakan Erdoğan, Kuzey Kıbrıs'ın olumlu yaklaşımlarına Güney Kıbrıs'ın olumlu yaklaşmadığını gördüklerini ifade ederek, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a süreçte aktif rol almasını istediklerini anlattı.
Ki-mun'un bugün ya da yarın Kıbrıs'a gideceğini ve görüşmeleri bizzat takip edeceğini kaydeden Erdoğan, ''Bana göre Hıristofyas rahat hareket edemiyor, zor da bir döneme girdik. Kuzey Kıbrıs'ta cumhurbaşkanlığı seçimi var. Vakit bir hayli yaklaştı, nisan geldi. Kuzey Kıbrıs'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ne getirir, ne götürür bilemiyoruz. Talat, 'seçim sürecine girmiş olsak da kesintiye uğratmayalım' diyor. Bu iradesini de takdir ettim. Sürecin kesilmesi sürecin gecikmesine vesile olabilir'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Orams Davası'na da değinerek, şunları söyledi:
''Orams Davası ile ilgili İngiltere yönetimi, ciddi bir rehavet, yanlış yaklaşım içerisinde olmuştur. Yaklaşımları tarafımızdan asla doğru bulunmamıştır. Konunun tam görüşmelerin yapıldığı dönemde açıklanması da ayrıca bir yanlıştır. Sağlıklı bir döneme girmemesi halinde süreç daha da uzar diye düşünüyorum. Tüm bunlara rağmen bu yıl içinde bir netice alalım istiyoruz, gayretlerimiz bu istikamette devam ediyor.''
AA