Hürriyet Ankara’nın dün ‘Üniversite hastaneleri S.O.S. veriyor’ manşetiyle gündeme getirdiği, üniversite hastanelerinin medikal ve tıbbi malzemeler başta olmak üzere birçok farklı kalemdeki milyonlarca dolarlık borçlarını ödeyemedikleri, firmaların da cihaz ve malzeme tedariğini durdurduğu haberi ses getirdi. Hürriyet Ankara, bu kez de borç batağında olan üniversite hastanelerinin yöneticileriyle konuştu.
Başkent’in en büyük üniversite hastaneleri arasında yer alan İbn-i Sina, Cebeci ve Hacettepe hastanelerinin sektöre olan borç miktarı 2017 sonu itibarıyla 700 milyon TL’yi aşmış durumda. Yetkililer, sorunun her geçen gün büyüdüğüne dikkat çekerek, “Yaptıkça zarara girdiğimiz hizmetlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. Zarar etme potansiyelinin yüksek olduğu hizmetlerin durması noktasına gelmeye çok yakınız. Bazı ameliyatlar ve girişimsel işlemlerin gerçekleştirilmesinde sıkıntı yaşıyoruz. İdare edilebilir durumdan çıkıyoruz, belli bir süre sonra bu işler yürüyemez hale gelecek. Tehdit kapımızda” dedi. Parasını alamayan firmaların da borç batağına sürüklendiğini vurgulayan yetkililer, “Geçen sene Elazığ’da trajik bir olay yaşandı. Bir medikal firma yetkilisi hastane başhekimini öldürdü ve kendisi de intihar etti. İleride bu tür olaylar yaşanacak diye korkuyoruz” diye konuştu.
HEP BERABER ZOR DURUMDAYIZ
BORCUN yıllar içerisinde giderak arttığını belirten Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Direktörü Prof. Dr. Koray Boduroğlu şunları söyledi:
“Üretilen hizmetin bize maliyeti karşılanamıyor. Bunun temelinde birkaç şey var. Bunlardan biri yıllardır SUT fiyatları artmıyor. Buna karşın aldığımız tıbbi cihazlar ve malzemeler dövize endeksli olduğu için fiyatları sürekli artıyor. Malzeme temin eden firmalara geçtiğimiz yıllardan da kalan bir sürü borcumuz olduğu için ihalelerde verdikleri fiyat teklifleri artık çok yüksek oluyor. Yaptıkça zarara girdiğimiz hizmetlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. 2017’nin sonu itibariyle Hacettepe Üniversitesi’ne balğı hastanelerin sektöre 400 milyon TL borcu var.
BÜTÜN YÜK DÖNER SERMAYE ÜSTÜNDE
Ödeme dengesizliğinin geçmişi 10 yıla dayanıyor. Kamu devlet hastanelerinden en temel farkımız bazı çalışanların denge tazminatını karşılıyor olmamız. Denge tazminatları üstümüzde önemli bir yük. Ayrılan ve emekli olanların yerine devlet kadrosundan çalışan bulamadığımız için hizmeti devam ettirmek için döner sermayeden sözleşmeli olarak çalıştırdığımız bin 200 kişi var. Hem maaşları hem de ek alacakları yine döner sermayeye yükleniyor. Hem kadrolu olanların döner sermaye alacakları hem de diğer çalışanların maaşları ve alacakları döner sermaye hesabından gideriliyor.
KESECEĞİNİ SÖYLEYEN FİRMALAR VAR
Şu anda malzeme tedariğini çok kesen yok, halen veriyorlar fakat kesecekleri konusunda kararlılıklarını söyleyen çok sayıda firma var. Önemli ameliyatların, tedavi girişimlerinin ve yöntemlerinin uygulanamaması sonucunu doğuracak gibi görünüyor. Firmalar mali tabloyu gördüğü için ‘bize öyle bir ödeme planı yapın ki malzeme tedarik etmeye devam ederken borcunuz azalsın’ istiyorlar. Ama bu da bizim mali gerçeğimize uymuyor. Vatandaşa verdiğimiz hizmeti devam ettirebilmek için gösterdiğimiz çaba hem bizim borcumuzu hem de onların borçlarını artırıyor. Hep beraber zor durumdayız.
HASTA AÇISINDAN KÖTÜ ETKİSİ VAR
Firmalar her an ‘şu ameliyatla ilgili olan malzemeyi temin etmeyi durdurduk’ derse o gün o ameliyatlar durur. Hasta açısından kötü etkisi var, sağlık hizmetini alamaz hale gelir. Bizim gibi eğitim misyonu olan kurumlarda öğrencilerin görüp öğrenmesi üstünde de olumsuz etkisi olur. Malzemesi pahalı, yaptıkça kurumun zarar etme potansiyelinin yüksek olduğu hizmetlerin durması noktasına gelmeye çok yakınız gibi görünüyor. Tehdit kapımızda.
ÖNÜMÜZÜ GÖREMİYORUZ
Firmalara düzenli ödeme yapma sözü veremiyoruz çünkü önümüzü göremiyoruz. Döviz kuru nasıl değişecek, SGK’dan anlaşmamız aynı şekilde devam edecek mi, SUT fiyatları değişecek mi diye gelirimizi öngöremiyoruz. Personelle ilgili gider kısmımızın çok yüksek olması ve kamu hastaneleri gibi gider esaslı bütçeye sahip olmamamız büyük bir sorun. Eğitim maliyetlerimiz var, yılda 35 milyon TL civarında. Çalışanların döner sermaye üstündeki yükünün azaltılması ve SUT fiyatlarının güncellenmesi gerekiyor.
30 BİN TL’LİK AMELİYATTAN 200 TL KALIYOR
Diyelim ki bir ameliyat var ve tıbbi malzeme kullanılıyor. SGK’nın o ameliyatın ücretinde yaptığı artış hastaneye hiçbir etki yapmıyor çünkü malzemesini kullandığımız firma ödeme alamadığı için SGK’nın yaptığı artışa paralel olarak malzemeye zam yapılıyor. 30 bin TL’lik ameliyattan hastaneye 200 TL kaldığı durumlarla çok karşılaşıyoruz. Devletin mevcut borcumuzun kapatabilmemiz için kaynak tahsis etmesi lazım.”
Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ayşe Küçükdeveci:
BAZI AMELİYATLARIN YAPILMASINDA SIKINTI YAŞIYORUZ
Tıbbi malzeme tedariğinde zaman zaman yaşanılan sorunlar nedeniyle bazı ameliyat ve girişimsel işlemlerin yapılamadığını kaydeden Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ayşe Küçükdeveci, “Ortopedi ve kalp-damar cerrahisinin bazı ameliyatları malzeme alamadığımız için yapılamıyor. Yine birtakım inmeli, anevrizmalı hastalarda olduğu gibi bazı nörogirişimsel işlemler, sinir sisteminde damara yönelik işlemlerde de kateterlerin verilmemesi nedeniyle sıkıntı yaşayabiliyoruz. Bu yapılamayan işlemler; örneğin Deniz Baykal’a yapılan işlem gibi özellikli, acil ve her yerde yapılamayan işlemler arasında yer alıyor. Ameliyatların ertelenmesi gündeme gelebiliyor.
PERSONEL EKSİKLİĞİ SÖZ KONUSU
12 senedir SUT fiyatları değişmiyor. Sadece hastalarla ilgili kısmı değil, araştırma ve eğitim yükü de döner sermayeden karşılanıyor. Asistan, hemşire ve diğer yardımcı sağlık personeli konusunda personel eksikliğimiz söz konusu. Hizmet alımı ve döner sermaye kadrosundan çalıştırğımız yaklaşık 2 bin 220 personelin tümünün aylık maliyeti yine döner sermayeden çıkıyor ve 7-8 milyon TL civarında. Personel yetersizliği nedeniyle yoğun bakımları tam dolduramama gibi durumlar oluyor. Aynı şekilde yatakları da personel eksikliği nedeniyle tam dolduramıyoruz. Talep ettiğimiz kadar kadro alamıyoruz, genel cerrrahi, anestezi, patoloji gibi bölümlerde kadronun talep ettiğimizin altında verilmesi bu işlemlerde de gecikmeye neden oluyor.
BORÇ SARMALINDA GİDİYORUZ
Karaciğer nakli, kalp ve böbrek nakli gibi en üst düzeydeki tıbbi girişimler bizde yapılıyor. Malzeme veren firmalar elini eteğini çekmeye başladı. Birtakım işler yapılamaz hale geliyor ya da daha kalitesiz malzemelerle yapılıyor. Elinizde bu kadar insan kaynağı ve kapasite varken bunları şu anda zar zor yerine getiriyoruz. Yavaş yavaş da yerine getiremez hale geleceğiz. Daha kötü bir duruma gidiyoruz. Her geçen gün maliyetler artıyor, döner sermayenin gücü artık yetmiyor. Firmalar artık teklif vermiyor. Bir borç sarmalında gidiyoruz. İbn-i Sina Hastanesi ve Cebeci Hastanesi’nin toplam borcu 300 milyon TL’nin üstünde.
SUT FİYATLARINDA EN AZ YÜZDE 100 ARTIŞ GEREKLİ
Eski borçlarımızın yapılandırılması ve şu anda yaptığımız işlerin gerçek karşılının verilmesi gerekli. Hastanelerin gelir-gider dengesinin sağlanması lazım. İdare edilebilir durumdan çıkıyoruz, belli bir süre sonra bu işler yürüyemez hale gelecek. Malzeme veren firmalar ticaret yapıyor. Bekleme süreleri ve güçleri belli. 10 yıllık enflasyon ve döviz endeksine baktığınızda SUT fiyatlarının en az yüzde 100 arttırılması lazım.
TRAJİK OLAYLAR YAŞANMASINDAN KORKUYORUZ
Hasta hizmetinin dışında eğitim ve araştırma faaliyetlerinin de parası döner sermayeden çıkıyor. Onların da başka bir fondan karşılanıyor olması gerekli. Denge tazminatı denilen bir sabit ek ödeme var. Bu ödeme bizim hastanemiz için senelik 50 milyon TL. Bu ödeme her yerde Maliye Bakanlığı tarafından yapılıyor ama bizde döner sermayeden veriliyor. Firmalar da batakta, kredi çekemez ve icralık durumda. Firmalardan da büyük baskılar geliyor. Geçen sene Elazığ’da trajik bir olay yaşandı. Hastane başhekimi, medikal firma yetkilisi tarafından öldürüldü ve kendisi de intihar etti. İleride bu tür olaylar olacak diye korkuyoruz. Bu firmalar da sorunun çözülmesi için uğraşıyor” ifadelerini kullandı.