ANKARA / Türkiye’de arı kolonilerinin düşük verimli olması ve arı ırklarının sürekli melezlenerek yok olma noktasına gelmesi Ali Nihat Gökyiğit Vakfı’nı (ANG Vakfı) harekete geçirdi. Uzun bir süre, Türkiye’de arı ırkları üzerine çalışma yapan vakıf, ürettiği projeyle Ankara, Artvin, Aydın, Ardahan gibi bölgelerde tesisler kurarak, Türkiye’de bulunan arı ırklarını koruma altına aldı. Ülkemizin biyolojik zenginliğinin Anadolu’yu arılar için doğal bir yaşam alanı haline getirdiğini dile getiren ANG Vakfı Başkanı Ali Nihat Gökyiğit, “Bu çeşitlilik sayesinde Anadolu, beş ayrı arı ırkına ev sahipliği yapmış. Ancak bu ırklardan Kafkas ırkı dışındakilerin hepsinin melezlenerek kaybolduğu ortaya çıkmıştır. Kovan kalitesini artırmak ve geleceğimizi garanti altına almak için, ana arı üretim tesisleri kurduk ve arıcılarımıza doğru üretim tekniklerini anlatıyoruz” dedi.
GEZGİNCİ ARICILIK SIKINTISI
Türkiye’nin 6 milyon üzerinde arı kolonisi ile Çin’den sonra dünyada ikinci konumda olmasına rağmen, bal verimi bakımından kovan başına 15 kilogram ile alt sıralarda yer almasının çeşitli nedenleri olduğunu dile getiren Gökyiğit şunları söyledi: “1950’li yıllarda başlayan karayolu ulaşımındaki gelişmeler, gezginci arıcılığa yol açtı. Arıcılar kovan yerlerini yılda 3-5 defa değiştirir hale geldiler. Binlerce yılda bir bölgenin iklim ve bitki örtüsüne uyum sağlamış bir arı ırkı böylece değişik bölgelerin arı ırkları ile 20-30 kuşak melezlendi. Neticede kovanların kontrolsüz, bilinçsiz aşırı yer değiştirmeleri yüzünden arılarımız dejenere olmuş, verimsiz, hırçın ve hastalıklara yakalandı.
EİNSTEİN’A KULAK VERDİK
Albert Einstein, ‘Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz’ sözünü her zaman hatırlamamız gerekir. Bu nedenle bu işi ciddiye aldık. Tüm dünyada 2007-2008 yılında yaşanan kuraklığın ardından toplu arı ölümlerinin yaşanması ve sonrasındaki gelişmelere dünyanın verdiği tepkileri ölçtük. Arıcılıkta verimi düşen ülkeler, verimi yüksek olan ırklardan damızlık ithal etmiş ve her arıcı hangi arı ırkı ile çalıştığını bilerek ona göre üretim yapmıştır. Ayrıca kolonilerde üretimin en tepesinde bulunan kraliçe arılar ise her iki yılda bir değiştirilerek bal miktarı zirveye ulaşmıştır.
KAFKAS IRKI TESCİLLENDİ
Türkiye’de de ilk olarak Artvin, Borçka, Camili bölgelerinde en önemli ırklardan Kafkas ırkını koruma altına aldık. Sonra bu verimli ırkı tohumlama yöntemiyle çoğalttık. Ana arıları iki yılda bir değiştirerek üretimde verim artarken, diğer arıcılara damızlık olarak vermeye başladık. Şimdi Türkiye’deki Anadolu Arı ırkını korumak ve tescil ettirmek için, Kızılcahamam’da bir koruma tesisi kurduk. Bu ırkı aynı Kafkas gibi üretecek, çöğaltacak ve doğru üretim teknikleriyle çoğaltacağız. Bu sayede Türkiye’yi kovan başına 15 kilogram üreten bir ülke durumundan kurtarak aynı zamanda arı ırklarının tüm dünyada tescil edilmesini sağlayacağız.”
BEE SAFARİ KATKI SAĞLAYACAK
Çalışmaların arıcılık sektörüne katkısının yanı sıra turizme de katkı sağlayacağını dile getiren Gökyiğit, “Şimdi belli aralıklarla ‘Bee Safari’ düzenliyoruz. Amerika, Azerbaycan, Kanada ve diğer ülkelerden katılım sağlanıyor. İlerleyen dönemlerde daha artacaktır. Kızılcahamam, Güdül, Beypazarı çevresinde bu katkı zamanla meyve verecek duruma gelecek” diye konuştu.ANKARA /