Türkiye’de asgari ücretin sadece rakamsal artışlarla değil, ekonomik ve sosyal etkiler dikkate alınarak yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguladı. Aydemir, mevcut sistemin dezavantajlarına işaret ederek, alternatif modellerin tartışılması gerektiğini ifade etti.
ASGARİ ÜCRETİN SINIRLARI
Asgari ücretin sadece çalışanların refahını sağlamakla değil, aynı zamanda işverenlerin yükünü dengelemekle de ilgili olduğuna dikkat çeken Aydemir, şunları söyledi:
“Asgari ücret, milyonlarca çalışanın yaşamını etkileyen bir konu. Ancak bu rakam, sadece çalışanlar için değil, işverenler ve genel ekonomik yapı için de belirleyicidir. Bugün ülkemizdeki asgari ücret tartışmaları, maalesef geniş bir perspektiften ele alınamıyor. Her yıl aynı döngü içinde, sadece rakamların artırılmasına odaklanılıyor. Oysa asgari ücret, ekonomik sürdürülebilirlik, verimlilik ve adil gelir dağılımını gözeten bir yaklaşımla ele alınmalıdır.”
TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİNE GEÇİŞ ÖNERİSİ
Aydemir, Avrupa’nın gelişmiş ekonomilerindeki uygulamalardan yola çıkarak, Türkiye’de toplu iş sözleşmelerine dayalı bir maaş belirleme sistemi önerdi. Bu yöntemin sektörel farklılıkları dikkate alarak daha adil bir ücretlendirme sağlayabileceğini ifade etti:
“Toplu iş sözleşmeleri, çalışan ve işveren arasındaki dengeyi sağlamak için en etkili yöntemlerden biridir. İsveç, Danimarka ve Avusturya gibi ülkelerde uygulanan bu sistem, maaşların sektöre ve iş koluna göre belirlenmesini mümkün kılıyor. Türkiye’de de sendikaların güçlendirilmesi ve sektör bazlı sözleşmelerle ücretlendirme yapılması, çalışanların haklarını daha iyi koruyabilir. Ayrıca, bu yöntem sosyal diyalogu da artırır.”
YAŞAM MALİYETİNE ENDEKSLİ MAAŞLAR
Aydemir’in dikkat çektiği bir diğer nokta ise yaşam maliyetine endeksli maaş uygulamaları oldu. Büyük şehirlerdeki yüksek yaşam maliyetleri göz önüne alınarak bölgesel farklılıkların hesaba katılması gerektiğini belirtti:
“Türkiye gibi büyük ve coğrafi olarak çeşitlilik gösteren bir ülkede, her bölgede aynı asgari ücret uygulanması adaletsizlik yaratabilir. Büyükşehirlerdeki yüksek yaşam maliyetleri, kırsal bölgelerden farklı bir ücret sistemi gerektiriyor. Yaşam maliyetine endeksli bir maaş düzenlemesi hem çalışanları korur hem de ekonomik dengeleri sağlar.”
EKONOMİK ETKİLER VE İSTİHDAM
Asgari ücretin işsizlik ve kayıt dışı ekonomi üzerindeki etkilerine de değinen Aydemir, dengeli bir yaklaşımın önemine vurgu yaptı:
“Asgari ücretin yüksek belirlenmesi, işverenlerin maliyetlerini artırarak istihdamı olumsuz etkileyebilir. Öte yandan, düşük seviyelerde bir asgari ücret ise çalışanların yaşam kalitesini düşürür. Bu dengeyi sağlamak, hem ekonomik büyüme hem de sosyal adalet için kritik öneme sahiptir. Bu yüzden asgari ücret belirlenirken sektörlerin ve iş kollarının dinamikleri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.”
TÜRKİYE’YE UYGUN BİR MODEL ARAYIŞI
Aydemir, asgari ücret tartışmalarının Türkiye’nin ekonomik gerçekleri ve sosyal yapısıyla uyumlu bir model arayışına evrilmesi gerektiğini belirtti. Konuya dair kapsamlı bir çalışma yapılmasının şart olduğunu ifade eden Aydemir, şunları söyledi:
“Asgari ücret, sadece bir rakam değil, ekonomik bir göstergedir. Bu göstergenin doğru bir şekilde ele alınması, Türkiye’nin gelecekteki ekonomik yapısını doğrudan etkiler. Hem çalışanları hem işverenleri memnun edecek, adil ve sürdürülebilir bir model geliştirmek hepimizin sorumluluğudur.”
UZMANLAR NE DİYOR?
Aydemir’in önerileri, Türkiye’de asgari ücret sisteminin yeniden değerlendirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Toplu iş sözleşmelerine dayalı bir model ve yaşam maliyetine endeksli maaş düzenlemeleri gibi alternatifler, hem çalışanların hem de işverenlerin çıkarlarını gözeten bir sistem oluşturulmasında önemli bir başlangıç olabilir. Bu öneriler, Türkiye’nin ekonomik reform sürecine katkı sağlayacak nitelikte bir tartışmayı gündeme taşıyor.