Önceki dönem milletvekillerinden İbrahim Aydemir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uluslararası zirvede dile getirdiği küresel borç yükü ve faiz baskısı vurgularını değerlendirirken, özellikle düşük ve orta gelir havzalarında sosyal yatırımların daralma riski taşıdığına dikkat çekti. Aydemir, dünya ekonomisinin son yıllarda büyüme üretirken aynı zamanda yeni kırılganlıklar oluşturduğunu, bunun da en çok üretim gücü sınırlı toplumları etkilediğini ifade etti.
Aydemir’e göre borç çevrimi ağırlaştıkça ülkelerin eğitime, sağlığa ve altyapı atılımlarına ayırdığı pay daralıyor; bu daralma yalnızca bugünü zayıflatmıyor, yarının rekabetini de gölgeliyor. Küresel gelir eşitsizliği artarken, faiz yükü geniş coğrafyalarda insan onurunu zorlayan bir baskı haline geliyor. Bu tablo, uluslararası finans aklının daha insaflı ve daha dengeli bir zemine taşınması ihtiyacını büyütüyor.
Bununla beraber Aydemir, Cumhurbaşkanı’nın altını çizdiği gibi küresel düzende yeni bir kalkınma tasavvuru kurulmadan refahın tabana yayılmasının zorlaştığını belirtti. Sermaye akışlarının belli merkezlerde toplanması, ticaretin geniş bir kesim için beklenen ivmeyi üretememesi ve yüksek maliyetlerin kronikleşmesi, dünya sisteminde yeni bir düzenleme iradesini zorunlu kılıyor. Aydemir, bu iradenin yalnızca mali bir teknik olarak görülmemesi gerektiğini, aynı zamanda insanlık ailesine karşı manevi bir sorumluluk taşıdığını söyledi.
Küresel finans mimarisi yeniden kurulmalı
Diğer yandan Aydemir, uluslararası borç yapılarının sürdürülebilirliğini güçlendirecek esnek yeniden yapılandırma mekanizmalarının devreye girmesinin önemini vurguladı. Ona göre küresel finans mimarisi, üretim ve istihdamı büyüten uzun vadeli yatırımları önceleyen bir çizgiye yönelirse, hem ticaret yolları genişler hem de ülkelerin kendi ayakları üzerinde durma kabiliyeti artar.
Aynı zamanda Aydemir, kalkınma başlığının sadece sayısal büyüme hedefleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini, sosyal adaletin ve insan merkezli refahın bu sürecin temel sütunu olduğunu ifade etti. Eğitimden sağlığa, bilimden sanayiye uzanan yatırımların korunması, milletlerin geleceğe güvenle yürümesinin anahtarıdır. Bu yüzden borç baskısını azaltan her adım, küresel barışa açılan bir kapı olarak görülmelidir.
Bunun yanı sıra Aydemir, Türkiye’nin son yıllarda üretim çeşitliliğini büyüten ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artıran hamleleriyle bu yeni dönemde güçlü bir örnek oluşturduğunu dile getirdi. Cumhurbaşkanı’nın çağrısının, sadece bir uyarı olarak kalmaması; adil paylaşımı ve ortak kalkınmayı büyüten somut bir dünya mutabakatına dönüşmesi gerektiğini belirterek, insanlığın geleceği için umut veren bir ufka işaret etti.