Kurtuluş Savaşının hazırlıklarının yapıldığı, milli mücadele sırasında izlenecek yol ile ilgili önemli kararların alındığı kritik; Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin ardından, Atatürk’ün, Ankara’ya geliş tarihi olan 27 Aralık 1919, yeni Cumhuriyet’e giden sürecin önemli merkezidir. Atatürk’ün, 19 Mayıs 1919’da, Kurtuluş Savaşı’nın ateşini yakmak için çıktığı Samsun, Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar büyük anlam taşırsa, bağımsızlığa giden yolda Kurtuluş Savaşı’nın temellerinin atıldığı, TBMM’nin kurulduğu, ileride Başkent unvanına layık görülecek Ankara da o derece önemlidir. Anadolu bozkırının ortasındaki Ankara, Cumhuriyet’in ilanına dek ve sonrasında ulusumuzun kaderi açısından, bir çok hayati kararın alındığı şehir olmuştur.
GENİŞ BİR VİZYONA SAHİP LİDER
Hayatın her alanında, getirdiği yenilikler ve özgün fikirleri ile tarihin en önemli liderleri arasında ilk sırada yer alan Atatürk için spor da ayrı bir yer tutar. Onun, “Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder. Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben, sporcunun; zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözleri, günümüze ve geleceğe, sportif açıdan nasıl geniş bir vizyon ile baktığının göstergesidir.
“Sporsuz bir millet gerilemeye mahkumdur. Ben, Türk gençliğinin spor yaparak güçlü olmasını isterim. Bir milletin sporda gösterdiği azim onun geleceğini yükseltir. Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır. Cumhuriyet; fikren, ilmen ve bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister” şeklindeki sözleri ile de bir ulus için sporun ne derece önemli olduğunu vurgulamaya çalışmış, özellikle genç cumhuriyetin gelişiminde, gençlere ve sporculara büyük ödevler düştüğünü dile getirip, bu konuda herkese büyük sorumluluklar yüklemiştir.
Türk spor tarihinde, İstanbul’un üç büyük kulübü başta olmak üzere bir çok kulübün ayrı bir yeri vardır. Başkent’in iki önemli temsilcisi Gençlerbirliği ve A.Gücü de ayrıcalıklı yere sahip kulüpler arasında gelir. A.Gücü, kuruluş tarihi açısından üç büyüklerden sonra gelen ilk kulüp olmasından dolayı, hem bizler hem de Türkiye için farklı bir anlam taşır. Gençlerbirliği de Cumhuriyetle yaşıt olmanın haklı gururunu yaşar.
BİR REKABETTEN DOĞAN KULÜP
Osmanlı döneminde, İstanbul Ligi sürmekte iken savunma sanayinde çalışan işçi futbolcular ile buralara işçi yetiştiren meslek okullarında okuyan gençler, kendi kulüplerini kurmak için girişimlerde bulunur. İmalat-ı Harbiye Mektebi’nin son sınıf öğrencilerinden Şükrü Abbas öncülüğündeki Turan Sanatkarangücü ile Agâh Orhan öncülüğündeki Altınörs İdmanyurdu aynı tarihte, 31 Ağustos 1910 günü kurulmuştur. Daha sonra birleşecek olan iki takım ilk maçlarını birbirlerine karşı oynar. 4 Nisan 1911 günü yapılan maç 0-0 berabere devam ederken, çıkan olaylar nedeniyle tamamlanamaz.
İŞGAL YILLARI, ANKARA VE KURTULUŞ SAVAŞI
İki kulüp, Cuma Ligi’nde kesintili de olsa oynadıktan sonra, I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle oluşan yenilgi koşullarında spora ara vermek durumunda kalır. Kulüplerin etkin olduğu silah fabrikalarının yabancı askerler tarafından basılması ve Kuva-yi Milliye hareketine desteğin engellenmesi üzerinde kulüpler Anadolu’ya geçme kararı alır. Kurtuluş Savaşı sırasında çok zor koşullarda orduya silah ve cephane sağlayan İmalat-ı Harbiye işçilerinin bazıları savaş sırasında hayatını da kaybeder, şehit olur.
YENİ KURULAN CUMHURİYET VE BAŞKENT ANKARA
Cumhuriyet ile birlikte ülke yeniden kurulurken, A.Gücü’nün de temelleri atılır. 2 kulüp 1922’den itibaren yeniden faaliyete geçer. Başkent Ankara’da ilk resmî futbol maçı 26 Ekim 1922’de Cebeci Stad’ında oynanır. Anadolu Sanatkarangücü askeri takım olan Talimgâhgücü’nü 2-1 yener. Başkentin gelişmesi ve özellikle işçilerin artmasıyla birlikte sonradan Ankaragücü adını alacak kulübe destek artar. Ankara’da kurulan ilk futbol ligi 1923-24 sezonuyla açılırken, iki kulüp Anadolu-Turan Sanatkarangücü olarak birlikte katılır. 1933’de bugünkü adı olan A.Gücü adını alır.
ARMA YATIK BİR MERMİYİ TEMSİL EDER
A.Gücü’nün arması da kuruluşu ile örtüşen bir semboldür. Yatık bir mermiden esinlenerek çizilen logo; asaleti ve vatanı müdafaayı simgelemektedir. Ayrıca şehit veren iki takımdan birisi olan A.Gücü, “Milli Mücadele” yıllarında ülkeye yaptığı hizmetlerle ön plana çıkmıştır. Amblem, anlamı ile tarihindeki önemli bir unsuru simgeler. Sarı; kazanma hırsı ve başarıyı, lacivert ise kuvvet ve gücü temsil eder.
ATATÜRK’ÜN RENKLERİNİ VERDİĞİ TAKIM A.GÜCÜ
A.Gücü’nün ilk renklerinin sarı-yeşil olduğu söylenir. Kulübün bugün kullandığı sarı-lacivert renkleri ise Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği bilinir. Yüce Önder, ‘Kavunun sarısı, Ankara üzümünün laciverdi olsun’ sözleri ile kalplere kazınacak, peşinden yüz binleri sürükleyecek sevdanın, sarı-lacivert rengini bir anlamda tescillemiştir.
ÖĞRENCİLER ÖĞRETMENLERİ İLE KARŞI KARŞIYA
Başkent’in diğer önemli kulübü Gençlerbirliği, 14 Mart 1923 senesinde kurulur. Cumhuriyet ilan edilmeden kısa süre önce spor sahnesine çıkan Gençlerbirliği, Cumhuriyet ile aynı yılda kurulmuş olmanın, tarihi onurunu taşımaktadır. Ankara Sultanisi’nden (Bugünkü Atatürk Lisesi) bir grup öğrenci, Beden Eğitimi öğretmenlerinin yaptığı takımı beğenmeyip, ayrı bir futbol kulübü kurmaya kalkıştılar ve Gençlerbirliği’nin temellerini atarlar. Sonra, karşı çıktıkları öğretmenleriyle sulh oldular ve beraber kurdular kulübü. O uzlaşının ardından, Gençlerbirliği doğar. Bir rivayete göre Ankara gelinciğinden esinle, bir başka rivayete göre o sırada Karaoğlanoğlu Hanı’ndaki dükkânlarda başka renk kumaş olmadığından, kırmızı-siyahı seçtiler. O gün bugündür de ‘Şimşek’ unvanı ile sahada mücadele ederken, adındaki ‘genç’ ibaresinden hareketle, her zaman her alanda genç yetenekleri yetiştirme görevini başarıyla sürdürüyor.