Sarıbal, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, dünyadaki emtia fiyatlarının artması ve küresel ısınmadan kaynaklı olumsuzluklar nedeniyle tarımın ve gıdanın önem kazandığı tarihsel süreçten geçildiğini söyledi.
Türkiye'de yaşanan gıda ve tarıma dair sorunların temelinde iktidarın uyguladığı politikaların yer aldığını ileri süren Sarıbal, geçtiğimiz yıl piyasalardaki dalgalanma nedeniyle Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) iç piyasadan ürün alamadığını ve ithal ürün teminine gittiğini iddia etti.
Açıklanan hububat fiyatları ve piyasa fiyatları birbiriyle uyuşmadığı için TMO'nun ithalat yapmak zorunda kaldığını savunan Sarıbal, "Bugün yeni bir süreci tartışıyoruz. TMO henüz bir fiyat açıklamış değil. Sonbahardan itibaren başlanan hububat ekimine ısrarlarımıza rağmen ne tohum, ne gübre, ne de mazot desteği verildi. Gübre çok pahalı olduğu için çiftçinin üründe yeteri oranda gübre kullanmadığını biliyoruz. Geldiğimiz noktada aldığımız bilgilere göre sulu alanlarda da kuru alanlarda da verim istenilen oranda olmayacak." ifadesini kullandı.
Sarıbal, kurumların verim olarak 20 milyon 500 bin ton gibi bir buğday hasadı yapılacağını açıklamasına karşın henüz hiçbir üründe verime yönelik resmi bir açıklamanın olmadığını dile getirdi.
Buğdayda açıklanan 20 milyon 500 bin ton verim açıklamasının gerçekleşmesinin mümkün olmayacağını öne süren Sarıbal, şunları kaydetti:
"Aldığımız veriler, sulu alanlarda bile verimin düştüğünü gösteriyor. Hasadı başlayacak bazı ürünlerde çiftçi acilen fiyat açıklaması beklemektedir. TMO geçtiğimiz yıl dışarıdan pahalıya aldığı ürünü fiyatlar artmasın diye uygun fiyattan piyasaya sattı. Fiyatlar beklenmedik bir şekilde arttıysa bunun sorumlusu çiftçi olamaz. Dövizden kaynaklı fiyat artışlarında telafi edici fiyat farkı ortaya koyulmalı. Çiftçi, fiyatların sahici bir kar hesaplanarak açıklanmasını bekliyor. Sulanabilir alanlarda dekar başına bir ton ürün alınan yerle kuru tarım yapılarak 200 kilo ürün alınan bölgeler için açıklanacak fiyatlar aynı olmamalıdır. Verilen referans fiyat bölgelere göre değişiklik göstermelidir. Aksi takdirde ekim alanlarında daralmalar daha da artacaktır. Maliyetler bölgeye ve üretim biçimine göre hesaplanmalı. Bu fiyatlar da maliyet artı yüzde 50 kar marjına göre belirlenmelidir."