“Kardeşlerimiz ve arkadaşlarımız şimdi Türkiye’de iktidardalar. İki ülke arasında hiçbir problem yok”
TRT 1’deki “Pusula Haber” programının yapımcısı Mithat Bereket, Muammer Kaddafi’yle Trablus’taki başkanlık sarayının bahçesinde bir röportaj yaptı. Tamamı bu akşam TRT1’deki “Pusula Haber” programında yayımlanacak olan özel söyleşiden bir bölüm şöyle:
Bugün geldiğimiz noktada, Ankara ile Trablus arasındaki ilişkileri nasıl görüyorsunuz?
İki ülke arasında hiçbir problem yok. Bizim için önemli olan müşterek tarihimiz ve Türkiye’deki İslam. Biz Türkiye’yle birlikte Kıbrıs’ta savaştık. Oradaki Türklere destek verdik. Libya’da da Türk şirketlerine kapılarımızı sonuna kadar açtık. Libya’daki kalkınmada Türk şirketlerine aslan payını verdik. Biz halen bu prensiplerimize bağlıyız. Şimdi ülkenizde İslami bir ortam bulunuyor. Kardeşlerimiz ve arkadaşlarımız şimdi Türkiye’de iktidardalar.
Kürtlerin bağımsız devleti olmalı
Türkiye’den Libya’yı ziyaret eden son başbakan Necmettin Erbakan’dı. O dönemde, yani 1996’da ona karşı çok sert ifadeler kullandınız. “Türkiye NATO üyeliğinden çıkmalı, İsrail’le ilişkilerini kesmeli ve Kürtlere özgürlük vermeli” dediniz. Neden böyle konuştunuz?
Kürtler konusunda benim ilkesel bir tutumum var. Bunun Türkiye’yle bir ilgisi yok. Kürtler Ortadoğu’da Irak, Suriye gibi Arap ülkelerinde, Türkiye’de ve İran’da yaşıyorlar. Ben önünde sonunda tüm Kürtlerin demokratik haklarına sahip olmaları ve hatta bağımsız bir devletleri olması gerektiğine inanıyorum. Kürtler Libya’da yaşıyor olsaydı da bu düşüncelerim değişmezdi.
NATO önceleri Amerika’nın oyuncağıydı. O yüzden Türkiye’nin NATO’da olmasına karşıydık. Şimdi daha farklı dengeler var. Türkiye NATO’da olduğundan dolayı NATO ne yüzde 100 Amerikalıdır, ne de yüzde 100 Avrupalıdır. En azından bizden birinin, bir dostumuzun, bir din kardeşimizin NATO’da bulunduğunu biliriz. Bu bizim çıkarımızadır.
İsrail’e gelince; Türkiye, başta İsrail’i tanımamıştı. Sıkı ilişkiler sonradan kuruldu. İsrail’in kendisi, tek taraflı ilan edilen bir devlet. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni neden tanımıyorlar? Diyorlar ki, bu tek taraflı ilan edilen bir devlet. İsrail’in durumu da Kıbrıs Türk tarafının durumu gibi. İsrail’i tanıyan ülkelere sormak lazım, neden İsrail’i tanıyorsunuz da, Kıbrıs Türk tarafını tanımıyorsunuz?
Yeni liderler çok çapsız ve başarısız
Ortadoğu’yu nasıl bir gelecek bekliyor sizce?
Özellikle Filistin meselesinde ne yapılmalı?
Orada tek bir demokratik devlet olmalı.
Tek devlet mi?
Evet, tek. Gerisi boş laf. Şu anda aslında zaten kendileri tek devlet. Tek gerekli olan yurtlarından kovulan Filistinlilerin geri dönmesi ve güvenlikleri için kitle imha silahlarının yok edilmesi. Bu yolla İsrail’i ve Filistin’i içine alan demokratik bir ülke kurulmalı.
Şu anda dünyanın en uzun süre iktidarda kalan, en tecrübeli liderisiniz. Bunca yıl süren mücadeleden, inişlerden çıkışlardan sonra neler hissediyorsunuz?
Çok huzurlu değilim. Çünkü ben şu anda yaşanan sıkıntıların çoğunun liderlere bağlı olduğunu düşünüyorum. Bunu çok net görebiliyorum. Ben, Tito, Abdülnasır, De Gaulle ya da Mao Zedong ile aynı çağda yaşadım. Bunların hepsi dünya sistemindeki boşlukları dolduran önemli liderlerdi. Şimdi baktığınızda bu liderler yok. Onların yerini almaya çalışan yeni liderler çapsız ve başarısız. Yani, bugün dünyada liderler açısından bir boşluk, bir yetersizlik var. Şu anda yaşadığımız sorunların temelinde de bence bu yatıyor. Bu yüzden huzursuzum.
’Avrupa gelecekte Müslüman olacaktır’
Yakın gelecekte iki ülke arasında resmi bir ziyaret olacak mı, böyle bir plan var mı?
Biz, Libya’daki devrimin 40. yılında yapılan ziyaretleri ve yakınlaşmaları memnuniyetle karşıladık. Buradaki 40. yıl törenlerine başbakanınızın ve cumhurbaşkanınızın da katılmasını arzu ederdik. Ayrıca, ben Türkiye’yi ziyaret etmeyi çok istiyorum, inşallah yakında bu da gerçekleşir.
Türkiye şimdi yeni bir dış politika yaklaşımı uygulamaya, bölgesel bir güç olmaya ve bunun için de her bölgede; hatta Afrika’da bile aktif olmaya çalışıyor.
Ben diplomatik açıdan Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) içinde olmasını temenni ederim. Çünkü Türkiye’nin AB’nin bir parçası olması, Araplar, Müslümanlar ve Akdenizliler olarak bizim çıkarımıza. Böyle bir durumda biz daha da güçleniriz, orada bir süngü başımız, bir köprümüz olur. Çünkü Türkiye AB’ye üye olduğunda AB yüzde 100 Hıristiyan, beyaz ve Batılı olmaktan çıkar. Türkiye’nin yanında Bosna, Arnavutluk da üye olacağından AB’nin içinde İslami gruplar oluşacak. Bu nedenle Avrupa, eskisi gibi emperyalist, beyaz, Hıristiyan Avrupa olamayacak. Bence Avrupa ileride Müslüman olacak. Hıristiyanlar ise Avrupa’da azınlık kalacak.
28 yaşında Başbakan’dı
1969’da bir grup genç subay kansız bir darbeyle, Libya Kralı İdris El Senusi’yi devirip yönetime el koydu. O gün 27 yaşında olan Kaddafi, 1 yıl sonra albay rütbesi aldı ve başbakanlığa getirildi. Kaddafi Batı’yla iki önemli kriz yaşadı. İlk krizde Berlin’de Amerikan askerlerinin gittiği bir diskotekteki patlamadan Libya’yı sorumlu tutan Reagan yönetimi Kaddafi için ölüm emri verdi. 15 Nisan’da sabaha karşı Amerikan uçakları Trablus’a ve Bingazi’ye saldırdılar. Libya lideri bu saldırıdan şans eseri kurtuldu. İkinci krizde ise 1988’de Pan-Am uçağı İskoçya’nın Lockerbie kasabasına düştü ve 270 kişi hayatını kaybetti. 2003’te Libya, 1988’de düşen Pan-Am uçağının sorumluluğunu üstlendi ve Lockerbie’de düşen jumbo jette hayatını kaybeden her yolcu için 10 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etti. Böylece, Libya, Amerika ve Batı dünyasıyla tekrar yakınlaşmaya başladı.
40 yıl sonra Batı’yla barış
2004 yılında İngiltere Başbakanı Tony Blair Libya’yı ziyaret etti. İngiliz petrol şirketi BP, Libya ’yla 1 milyar dolarlık bir petrol arama anlaşması imzaladı. 2006 ’da Fransa, nükleer silah programını durduran Libya’ya yeni bir nükleer santral yapmak üzere anlaştı. 2 milyar dolarlık anlaşmayı imzalamak için Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Trablus’a gitti. 2008’de, Libya İtalya ile bir tazminat anlaşması imzaladı. İtalya, Libya ’ya işgal ettiği 30 yıl için Trablus ’a tam 5 milyar dolar vermeyi kabul etti. Kaddafi, 2009 Temmuzunda İtalya’nın L’aquila kentinde yapılan G-8 zirvesine, Afrika Birliği Genel Sekreteri olarak katıldı. Orada hem dünyanın en güçlü ülkelerinin liderleriyle biraraya geldi hem de Amerika ’nın yeni başkanı Obama ’yla ilk kez karşılaşıp el sıkıştı.
Obama’nın aşağılık kompleksine kapılmasından endişe ediyoruz
Libya eskiden ambargolar altında tecrit edilmiş bir ülkeydi; terörizme destek vermekle suçlanıyordu. Ama sonra birdenbire her şey değişti. Hatta ABD Başkanı Barack Obama’yla bir G-8 zirvesinde el sıkıştınız. Ne oldu?
Olan şey çok basit. Dünya değişti. Şu anda Amerika’yı bir siyahi lider yönetiyor. Bu bence dünyanın gerçekten değiştiği anlamına geliyor.
Aynı zamanda Lockerbie’de düşürülen Amerikan yolcu uçağında ölenlerin yakınlarına tazminat ödemeyi kabul ettiniz. Oysa, önceleri bu olayın sorumluluğunu almayı reddediyordunuz. Neden?
Biz katiyen değişmedik, onlar değişti. Onlar yanlış yoldaydı, şimdi bizim yürüdüğümüz yola döndüler. Bunu görünce de o olayda ölenlerin zararlarını karşılamayı, karşılıklı barış ve işbirliği için kabul ettik.
ABD’nin Obama yönetimindeki yeni dış politika yaklaşımını nasıl görüyorsunuz?
Obama hakkında şu anda herhangi bir hüküm veremeyiz çünkü daha çok yeni. Biz şu anda sadece izleme ve sorgulama dönemindeyiz. Umutluyuz. Amerika’yı siyah bir adamın, bir Afrikalı kardeşimizin yönetmesi bizim için çok önemli. Ama, onunla ilgili endişelerimiz de var, biz Obama’nın aşağılık kompleksine kapılmasından endişe ediyoruz. Kendisi siyahtır ama kendini farklı görüp beyazların desteğini kazanabilmek için kraldan çok kralcı olmasından da endişe ediyoruz.
Milliyet