TURİZM Haftası Anadolu’nun kültürel ve tarihi zenginliği içinde kutlanırken ben de öteden beri üzerine durduğumuz “Turizm haftalarının resmi törenlerin dışında, yıl boyunca hatırlanabilir olmasını sağlayacak etkinliklerle zenginleştirilmesi” düşüncesini siz sayın okurlarımızla paylaşmak istedim.
Aşağıda, çok bilinenlerin dışından seçtiğim örneklerle sunmaya çalışacağım bu düşüncenin özü, halkın da katılımıyla gelecek yıllar yönelik olarak kültürel ağırlıklı, turizme hitap edebilecek projelerin geliştirilip desteklenerek kültür ekonomisine katkı sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesidir.
Sözgelimi, bu, Ankara’da Kaleiçi’nin çevresiyle birlikte bir kültür tatil merkezi (köyü) olarak planlanması, bir tabiat parkının bu anlamda düzenlenmesidir. Ya da Ankara’da, Alman Kültür Merkezi’nin (Goethe Instıtut) kentin mimari değerlerini tanıtmak amacıyla bugün düzenlediği gezi gibi bir etkinliktir.
Anadolu hızlı ulaşım yollarının bir kesişme noktası olarak yeni bir kimlik kazanmaya hazırlanıyor.
Lojistik kentler ya da Almanya gibi bazı ülkelerde de kullanıldığı gibi, ticaret kentleri (Hamburg, Bremen gibi Hansastadt’lar) geleceğin Türkiyesi’nde de önemli turizm, ticaret, sanat ve kültür kentleri haline gelecek.
Turizm ekonomisi içinde, her nedense fazla söz edilmeyen, yurtiçi turizmin (organize ve organize olamayan gezilerle) konaklamalı olarak 28 milyon kişiye, günübirlik gezilerle 30 milyon kişiye yaklaşan büyüklüğünün de ATİD ve TÜROFED olarak desteklediğimiz yurt içi fuarlar ve turizm haftaları ile sebep-sonuç ilişkisi içinde olduğunu unutulmamalıyız.
Anadolu’nun çeşitli kentlerini gezdiğimizde, her seferinde somut olan ve olmayan kültürel değerleri yeniden tanıdık ve özenle gerçekleştirilmiş olan hazırlıkları gözlemledik.
Yine belirtmek istediğim bir husus, kentlerin kendilerine uygun birer turizm karakteristiği seçmeleri ve alt ve üst yapılarını buna göre geliştirmeleridir.
Bu gün Avrupa’da hatırı sayılır büyüklüklere ulaşmış olan turizm ekonomileri kendini bu isim altında markalaştıran (kültür şehri, edebiyat kenti, kaplıca şehri, temiz hava şehri vb.) kentlerde gelişmektedir. Bu bağlamda üniversitelerimize de görev düştüğünü meydanları olan, yürüyerek gezilebilecek, her köşesi hissedilebilecek kentlerin turizm haftalarına renk katabileceğini düşünüyorum.
Geleneklerimizden gelen kentsel yaşamın sürdürülebilir hale getirilmesi halinde, dünyanın çeşitli yörelerindeki yaşam tarzlarına uygun olarak geliştirilmiş olan modellerin himayesine girmeye gerek kalmadan yaşanabilir, gezilebilir modeller üretebiliriz. Anadolu, denize bağlı imkânların yanında, suya bağlı ? akuatik turizm için de kaynaklarla dolu bir coğrafya.
Bir tur operatörümüzün iç turizm ve kültür turları müdürünün kullandığı “Anadolu kültür, doğa ve keşif turlarında, misafirlerin tüm beklentilerini gözeterek turların her bölgenin önemli ören yeri ve müze gezmelerini de içerdiğini ve turlarımızı keşfe meraklı, bilinçli bir şekilde gezerek öğrenmeye çalışan gezgin ve ailelere göre hazırlıyoruz” ifadesini burada tekrarlamak istedim.