Marmara Denizi’nde görülen müsilaj probleminin herkesi çok üzdüğünü ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Sultan Mehtap Büyüker, “Müsilaj, deniz salyası olarak da biliniyor. Bitkilerin ve mikroorganizmaların oluşturmuş olduğu kalın yapışkan maddeyi müsilaj olarak tanımlıyoruz. Müsilaj sorunu aslında Marmara’da uzun zamandır olan bir problem. Müsilaj oluşumunun sebeplerine bakıldığında da uygun biyolojik ve kimyasal ortam oluştuğunda müsilaj oluşabiliyor. Deniz ısısının artması, denizlerin gereğinden fazla kirlenmesi ve deniz hareketinin azalması gibi faktörler müsilaj oluşumuna neden olabiliyor.” dedi.
Net bilgi analiz sonuçları ile verilebilir
Doğal olarak bu durumun halk arasında bazı soru işaretlerine yol açtığını belirten Büyüker, “Denize girebilecek miyiz, balık ve midye gibi deniz ürünlerini tüketebilecek miyiz gibi soruların cevabını verebilmek için öncelikle müsilaj olan bölgelerden, deniz suyundan ve müsilajdan örnekler alınarak ekolojik analizlerin yapılması gerekiyor. Analiz sonuçları olmadan ‘müsilaj toksik etki yaratır, zehirlenmelere sebep olabilir’ veya ‘balık, midye gibi deniz ürünlerini yemekte sakınca var, zehirlenmeler ortaya çıkabilir’ gibi ifadelerde bulunmak doğru değil. Ancak toksikolojik analizlerden sonra bunu söyleyebiliriz.” diye konuştu.
Evsel ve endüstriyel atıklar kirlilik oluşturuyor
Dr. Öğretim Üyesi Sultan Mehtap Büyüker, toksisite dışında müsilaj denizin kirliliğine bağlı olarak oluştuğu için özellikle Marmara Denizi’nin etrafında çok sayıda insan yaşamı söz konusu olduğunu ifade etti ve sözlerini şöyle tamamladı: “Evsel atıkların ve endüstriyel atıkların denize boşaltılması zamanla bu kirliliği oluşturmuş ve şu anda ciddi anlamda ekolojik tahribat yaşanıyor. Bunun sonucu olarak canlılar yaşayamadıkları ortamı terk ederler ya da ölürler. Burada bir çürümeden ve bozulmadan bahsedebiliriz. Doğal olarak ve çürümeye bağlı olarak da mikrobiyolojik bir ortam oluşması söz konusu yani mikrobiyolojik açıdan denize girmek şu anda belki sakıncalı olabilir ama bütün bunların net bir cevabı ancak mikrobiyolojik ve toksikolojik analizler yapıldıktan sonra söylenebilir. Analizler yapılmadan kesin bir şey konuşmak şu an için doğru değil.”dedi.
Hibya Haber Ajansı