Başbakan Erdoğan New York’ta yaptığı konuşmada hem açılımın tanımını genişletti hem de AB’ye kızdı. AB’nin sudan bahaneler ürettiğini söyleyen Erdoğan, Ermenistan Cumhurbaşkanı’na da “Maça geliyorsa gelsin” dedi.
MAÇA YETİŞECEK
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinde gelinen noktayı bu kez New York’ta tanımladı. Erdoğan iki ülke arasındaki ilişkilerin hassas bir noktaya gelindiğini belirterek, "İsviçre'nin araya girmesiyle attığımız bu adımla şu anda çok önemli bir noktaya gelinmiş vaziyette ve burada ön yargılar öne çıkmazsa, iç siyaset düşünülerek adım atılmazsa, inanıyorum ki parafe edilmiş olan anlaşma zabıtları parlamentoya gönderilecektir. Ayın 10 veya 11'i gibi bu adımlar da atılmış olacaktır" dedi.
Türkiye'nin komşularıyla sıfır problem politikasının, diploması anlayışının temelini oluşturduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin daha önce dört bir yanındaki komşularıyla farklı sorunlar yaşadığını ifade etti. Türkiye'nin bazı komşularıyla "dargın olduğunu, hatta tehdit oluşturan noktalara geldiğini anlatan Başbakan Erdoğan, düşman değil dost kazanma anlayışında olduklarını bildirdi.
SARKİSYAN GELİYORSA GELSİN
Başbakan Erdoğan, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi yönünde önemli adımlar atıldığını söyledi. Erdoğan: "Ama bu adımlar atılırken bana göre Ermenistan Cumhurbaşkanı Türkiye'de yapılacak olan Ermenistan ve Türkiye milli maçına 'gelirim, gelmem' gibi yaklaşımları göstermemesi lazım. Geçenlerde gazeteciler aynı şekilde sordu 'Ne düşünüyorsunuz' diye. Bende sadece şu cevabı verdim. 'Bizim Cumhurbaşkanımız Sayın Gül, Türkiye Ermenistan milli maçını izlemeye gitti' dedim. Verdiğim cevap bu. İşte ön yargıları ortadan kaldırmak... Eğer bir mütekabiliyet varsa Türkiye'nin Cumhurbaşkanı oraya rahatlıkla gidebiliyorsa, O da rahatlıkla Türkiye'ye gelebilmelidir. Yani bunun için 'şunu yaparsan gelirim' demek bana göre uluslararası diplomasi de artık çöpe atılmış olan bir anlayıştır. Nitekim biz bu ülkeyle komşuluk ilişkilerini karşılıklı saygı çerçevesinde yürüteceğiz" dedi.
AÇILIMIN TANIMINI GENİŞLETTİ
Erdoğan, demokratik açılım konusunda "Burada hesabımız şudur; kısa, orta ve uzun vadeli olarak bütün bu demokratik açılım sürecinin çalıştırmayı hedefliyoruz. Yani hepsini bir anda derseniz. Bu tabi mümkün değil, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım" dedi.
Demokratik açılıma yönelik soruyu yanıtlayan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı: "Bizim bu demokratik açılımımız aslında salt veya bütünüyle Kürt sorununu kapsayan bir adım değil. Biz partimizi kurduğumuz zaman, programımız içinde adına ister Kürt sorunu, ister Doğu, Güneydoğu sorunu deyin, ülkemizde böyle bir sorun var diyerek, buna iki sayfa ayırıp, bunu anlatmıştık. Şimdi geldiğimiz noktada demokratik açılım ile biz sadece Kürt vatandaşlarımızın sorunlarını değil, bizim ülkemizde 30'u aşkın etnik unsur var.
Hepsinin kendine göre sorunları var. Ama birinci derecede nedir derseniz, birinci derecede terör sorunu var. Alevi vatandaşlarımızın kendine ait sorunları var. Bununla ilgili de çalıştay yaptık. Bunun yanında azınlıkların sorunları var. Bunların üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Nitekim bir ay kadar önce ben ülkemizin azınlıklarıyla bir araya geldim. Dini grupların temsilcileriyle bir araya geldim, onlarla görüşmeler oldu. Tabi bazı sorunları bize bildirdiler. Bunların da çözümüne yönelik adımlar atmamız gerekiyor. İşsizlik sorunu var. Yani tüm sorun alanlarına bizler eşit mesafedeyiz. Ve Kürt meselesi de bunlardan bir tanesi. Bu şekilde bir yaklaşım sergiliyoruz ve kararlı bir şekilde bunların üzerine gideceğiz.''
İRAN’A ÇAĞRI
Başbakan Erdoğan, "İran'ı uluslararası toplumda, endişeye neden olan nükleer programı konusunda daha şeffaf ve işbirliğine açık bir yaklaşım benimsemesi için cesaretlendirmeye çalışıyoruz. Bu hassas ve önemli konunun hep çözüm yöntemi olarak hep diplomasiyi ve diğer barışçıl girişimleri görüyoruz" dedi.
Bu düşüncenin uluslararası kamuoyu tarafından kabul görmesinin memnuniyet verici olduğunu anlatan Erdoğan, Suriye-İsrail ilişkilerinin düzelmesi için de Türkiye'nin yaptığı girişimleri anlattı. Aynı şekilde Lübnan'da da sıkıntılar yaşandığını, yine Türkiye'nin devreye girdiğini ve elinden gelen gayreti gösterdiğini belirten Erdoğan, bunun yanında Ortadoğu kaynaklarının "silahlanmaya ve silahlı mücadeleye değil, bölge halkının barış ve mutluluğuna ayrılması gerektiğine inandıklarını" söyledi.
İSLAMİ TERÖR İFADESİ
İçinde bulundukları Medeniyetler İttifakı anlayışında yaratılanı yaratandan ötürü seven bir anlayışının yattığını dile getiren Başbakan Erdoğan, özellikle terör döneminde bazı kesimlerin "İslami terör" gibi ifadeleri kullandığını bunun ''çok çirkin, kabullenilemeyecek bir yaklaşım" olduğunu söyledi.
Erdoğan, "İslam, terörü asla kabul etmez. Çünkü İslam'ın kelime anlamı barıştır. Barış çerçevesinde bir medeniyet oluşturmuş olan din, insanın ölümüne müsaade eder mi? Hiçbir semavi din insanların ölümüne müsaade etmez. Bunu ne Hristiyanlık'ta ne Musevilik'te görürsünüz" dedi.
AB SUDAN BAHANELER ÜRETİYOR
Türkiye'nin AB ile ilişkilerine de değinen ve 50 yıl önce başvuru yapıldığını anımsatan Başbakan Erdoğan, "Kapısında bu kadar bekletilen başka ülke AB'de yok. Acaba niye bu kadar bekletiyorlar?" diye sordu.
Kabul edilen bazı ülkelerle Türkiye'yi kıyasladığını, bu ülkeler ile Türkiye arasında çok çok büyük mesafeler bulunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, "ancak sudan bahanelerle maalesef devamlı Türkiye'nin ötelendiğini" söyledi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Diyoruz ki eğer almayacaksanız, almayacağız deyin. Eğer alacaksanız da durmadan yeni yeni kurallar üretmeyin. Maç başladı, maç esnasında bunlar penaltının kurallarını değiştiriyor. Öyle şey olur mu? AB müktesebatı var. Bunun içinde olmayan şeyi nereden çıkardınız, nereden çıktı bu penaltının kuralı, belliydi bu kural... 'Yok' diyorlar, Türkiye olunca bu böyle diyorlar. Bunu kendilerin de söylediğimiz de hakikaten haklısınız diyorlar. Ama içlerinden bir tanesi diyor ki, 'yok haklı değilsiniz'.''