YURTİÇİ ve yurtdışı birçok festivalde ödül alan, ‘Gişe Memuru’ filmiyle ilk uzun metraj yönetmenlik deneyimini yaşayan Tolga Karaçelik, filmlerinin diyalogsuzluktan doyan durumların absürtlüğü üzerine kurulu olduğunu söyledi. İkinci uzun metraj filmini 2013 yazında çekmeyi planladığını anlatan Karaçelik, yeni filminin kara komedi olacağını dile getirdi. Karaçelik, Gişe Memuru ve sinemaya bakışını şöyle anlattı:
Sıkışan hayatımdan çıktım
“Gişe Memuru ilk filmim. Çekmek istediğim filmi çektim. İlk film olarak benim için ayrı bir önemi var. Benimle de ilgili çok tarafı bulunuyor. Hayatını değiştirmek isteyen bir adamın hikayesi var. Sıkışıp kalmış bir karakter. Ben de kendi hayatımı değiştirdim ve sıkışmış hayatımdan bu filmle çıktım. Çok fazla bir duygusal bağım olduğunu söyleyemeyeceğim. Baktığımda sarkan yada beğendiğim taraflarını görüyorum. Bu filmi samimi buluyorum. Önem verdiğim nokta da oydu. Ritimde ve üslupta sarkan taraflarını görebiliyorum. Sinema konusunda benden daha deneyimli insanların söylediklerini şuan daha iyi görebiliyorum. Ama iyi ki çekmişim ve arkasında durabileceğim bir film. Umarım hep arkasında durabileceğim filmler çekerim.
Ne istediysem onu çektim
Bu filmi çekerken kafamda bu filmi önceden çektiğimi fark ettim. Başlamadan önce ne istediysem, birebir oldu. Sadece bir iki sahneyi kurguda çıkardım. Bazı oyuncu performanslarında beklediğimden çok fazla katkıları oldu, bazıları düşürdü. Genel olarak çok kaliteli bir oyuncu ve teknik ekiple çalıştığımı söyleyebilirim. Hiç kimse ilk filmim olduğunu hissettirmedi. O yüzden de müteşekkirim.
Komik bir adam değilim
İkinci film hazırlıkları var. Şu an en sevdiğim aşama yazım aşamasındayım. 2013 yazında çekeceğiz. Çok heyecanlandırıyor. Başka bir film yazıyordum fakat biraz daha hafif, daha derdini gizlemiş bir film çekmek istiyorum. Dışarıdan bakıldığında görülebilecek bir film yazıyorum. Komedi yazıyorum. Kara komedi olacak. Ben aslında komedi yapmak istiyorum ama komik bir adam değilim. Sanırım sorun orada başlıyor. Gişe Memuru da bana göre komik bir film. Bunu başkalarına söyleyince garip geliyor ama ben gişe memuruna gülüyorum.
Değişik karakterler yaratırım
Benim en komik bulduğum yazarların başında Kafka geliyor. Bugün taksideydim, hikayeye yeni bir karakter girdi. Her şeye “Hı” diye başlayan adamlar vardır ya. Bugünkü taksici de öyle bir karakter ve ben onu hikayeye dahil ettim. Sürekli “Hı” diyor. Mutlaka bir yerlerden besleniyorsunuz. Bazen geçmişinizden besleniyorsunuz, bazen kurguluyorsunuz. Mesela ben sınıftayken de, çok sıkıldığımda gülmeye başlardım. Aklıma saçma bir karakter gelir, saçma bir olay gelir. Değişik zamanlarda yarattığım değişik karakterler ve olaylar var. Genelde sıkıldığım zaman çıkıyor o karakterler ve dolayısıyla biraz o sıkıntı geçsin diye film çekiyor oluyorum. Genelde kolay sıkılan bir adamım.
İnsanlarla kaynaşıyorum
Her gün yazıyorum. Zamanının belli bir kısmını yazarak geçiriyorum. Yazıp yönetmekten zevk alıyorum. İşim bu ve keyif alarak yapıyorum. Chopen’in bir lafı var. “Her gün piyanonun başına aynı saatlerde geçiyorum ve ilham perisi beni nerede bulacağını biliyor”. Dolayısıyla her gün belli bir mesai harcıyorum. Sabahları çalışıyorum. İlk uyandığım zaman. İnternete yada televizyona takılmamam lazım. Sosyalleşmekten bir taraftan çok kaçıyorsun, bir taraftan çok istiyorsun. Uzun zamandır aramadığın bir arkadaşını aramak istiyorsun. Olabildiğince kendimi kapatmamaya çalışıyorum. Sokağa çıkıp insanlarla kaynaşmaya çalışıyorum.
Sinema dertten çıkıyor
Sinema bir dertten, sıkıntıdan çıkıyor. Anlatmak zorunda hissediyorsun kendini. Bir nevi delilik, çekilir süreç değil. Ama anlatmak istediğin şeyi bir başkası yazmışsa çok daha kolay. Keşke biri yazsa. Çünkü yazarken çok fazla yönetmenliği kurguladığımı fark ettim. Yazılmış bir şeyi alsam çok daha güzel bir şeye dönüştürebilirim. Onun da keyif çok daha güzeldir diye düşünüyorum. Çok isterim başka birinin yazmasını. Ama onun mutlaka benim bir tarafıma dokunması lazım.
Gişe Memuru’nda en başta çalışmak istediğim oyuncularla çalıştım. Kısa filmlerimden itibaren Nadir Sarıbacak benim için çok ayrı bir oyuncudur. Gebende’nin klibini çekmiştik. Orada da rol aldı. Nadir’in yeri ben de çok ayrıdır. Hep benimle olmasını isterim. Güzel bir dil oluşturduğumuzu düşünüyorum. Oyuncuları ve oyuncu yönetmeyi severim.
İyi film ve kötü film vardır
Benim genelde takıldığım şey diyalogsuzluk. Taksim’de bembeyaz bir buz vardı ve epey de kalın bir tabaka halinde duruyordu. Biri gelmiş o buzun üstüne ters bir şekilde muz kabuğu koymuş. Bana göre çok komik bir durum. Filmlerin iyi film ve kötü film olduğuna inanıyorum. Gişe filmi, sanat filmi, küfürlü film, küfürsüz film… Bana göre bunların yerine sadece iyi film ve kötü film var. Bazı filmlerin iyi anları var. Çoğunluğu iyi olan filmler var yada kötü filmler var. Benim filmlerim de diyalogsuzluktan kaynaklanan durumların absürtlüğü üzerine kurulu. Bu bana eğlenceli geliyor. Yazarken de o anların intikamını alıyorum.”