Sağlık Bakanlığı’nın bugün yaptığı açıklamaya göre, yeni doğan bebeklerle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 45 doktor ve hemşire üç yıl süreyle meslekten men edildi. Bu karar, sağlık sektöründe derin bir çürümenin yaşandığını gözler önüne sererken, tıp mesleğinin etik değerlerden ne kadar uzaklaşabileceğini de acı bir şekilde ortaya koydu.
Bu gelişmeyi değerlendiren önceki dönem milletvekillerinden gazeteci ve yazar İbrahim Aydemir, modern tıbbın geldiği noktayı sorgulayarak şu çarpıcı ifadeleri kullandı:
“16. yüzyılda William Harvey, kan dolaşımını keşfederek insanlığın önünü açan bir buluş yaptı. O dönemde tıbbın amacı insan sağlığını geliştirmek, hastalıklara çözüm bulmak ve insan ömrünü uzatmaktı. Ancak bugün, tıp etiğini hiçe sayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Sağlık skandalları, bebek ölümlerine dair iddialar, karışan kimlikler, tıbbın insanlık için mi yoksa ticari kazanç için mi var olduğu sorusunu akıllara getiriyor.”
İLERİ Mİ GİTTİK, GERİ Mİ KALDIK?
Tıp tarihi, insanlığın hastalıklarla mücadelesinin tarihidir. William Harvey’nin 1628’de yayımladığı ‘Hayvanlarda Kalp ve Kanın Hareketi Üzerine Anatomik Çalışmalar’ adlı eseri, tıbbın bilimsel yöntemlerle gelişmesi gerektiğini ortaya koyan bir dönüm noktasıydı. Bugünse, bilimsel ilerlemeye rağmen etik çöküş yaşandığı gözlemleniyor.
İbrahim Aydemir, tıbbın geldiği noktayı şu sözlerle değerlendirdi:
“Harvey, 500 yıl önce bir kaşif gibi kan dolaşımını çözümlerken, biz bugün yeni doğan bebeklerin hayatı üzerinde yapılan skandalları konuşuyoruz. Bu, insanlık adına ilerleme mi? Yoksa sağlık sektörünün ticari kazanç uğruna ne hale geldiğinin bir göstergesi mi? 16. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar geçen sürede tıp, insan sağlığını önceleyen bir meslek olmaktan çıkıp ilaç sektörünün, hastane zincirlerinin ve finans devlerinin kontrolüne mi girmiştir? Bugün geldiğimiz nokta, yalnızca bilimsel gelişmelerle ölçülmemeli, insanlığın vicdanı da hesaba katılmalıdır.”
Harvey’nin keşifleri tıbbı modern hale getirdi, ancak modern tıp ne kadar insani kaldı? Bugün, hastanelerde yapılan usulsüzlükler, bebeklerin kimliklerinin yanlış yazılması, bazı vakalarda kasti ihmallerin gündeme gelmesi gibi olaylar, insanlığın 500 yılda ilerlediğini mi, yoksa geri gittiğini mi gösteriyor?
İLAÇ SEKTÖRÜNDEKİ KAR BAKIŞINA SON VERİLMELİ
Tıp etiğinin en büyük tehditlerinden biri, ilaç sektörünün kâr odaklı yaklaşımıdır. İbrahim Aydemir, bu konuda şunları söyledi:
“İlaç sektörü, küresel bir rant alanına dönüşmüş durumda. Şirketler, hastalıkları önlemek yerine, tedaviyi daha kârlı hale getirmek için çalışıyor. Oysa tıbbın amacı insanları sağlıklı tutmak olmalı, hastalıkları ilaç satışıyla fırsata çevirmek değil. Modern dünya, ilaç sektörünü denetim altına almak ve bu alandaki kâr odaklı sistemin önüne geçmek zorundadır.”
Bu kapsamda, dünya genelinde sağlık politikalarının yeniden şekillendirilmesi gerektiğini belirten Aydemir, bütün ülkelerin bir araya gelerek sağlık sektöründe ticari kaygıların önüne geçecek uluslararası düzenlemeler getirmesi gerektiğini vurguladı.
SİYASETÇİLER VE POLİTİKA ÜRETENLER DAHA DİKKATLİ OLMALI
İbrahim Aydemir, yaşanan sağlık skandallarının ardından siyasetin bu meseleye nasıl yaklaşması gerektiğini de değerlendirdi:
“Devletler, halk sağlığını ticari çıkarlardan koruyacak adımları atmalı. Bugün bebek ölümleriyle, kimlik karışıklıklarıyla, doktor ihmalleriyle gündeme gelen bir sağlık sisteminin sürdürülebilir olmadığı aşikâr. Ülkeler, sağlık sektörünü denetleyerek, bu skandalları doğuran sistemsel boşlukları kapatmalıdır. Sağlık hizmetleri bir ticari alan değil, insanlık için bir sorumluluk alanıdır.”
Harvey’nin döneminde tıp, henüz yeni keşifler yapıyordu. Oysa bugün teknoloji tavan yapmış durumda, ancak bu gelişmelerin insani boyutu göz ardı ediliyor. İbrahim Aydemir, siyasetçilerin ve politika üretenlerin tıp alanındaki çarpıklıkları görmezden gelemeyeceğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Tıp sadece teknik bir bilim dalı değil, aynı zamanda bir vicdan meselesidir. Eğer hastanelerde yeni doğan bebeklerin hayatı üzerine bile skandallar çıkıyorsa, burada yalnızca doktorları değil, bu sağlık sistemini oluşturan politikaları da sorgulamalıyız. Devletler, sağlık politikalarını düzenleyerek, özel hastane lobilerinin, ilaç devlerinin ve ticari kaygıların önüne geçmelidir.”
500 YILDA SAĞLIK NEREYE GİTTİ?
William Harvey’nin insanlığa sunduğu bilimsel devrim, tıbbın ilerlemesini sağladı. Ancak bugün, doktorların ve hemşirelerin üç yıl süreyle meslekten men edilmesini gerektiren sağlık skandalları yaşanıyorsa, burada insanlık adına sorgulanması gereken büyük bir çöküş var.
İbrahim Aydemir, tıp mesleğinin yeniden etik temellere oturtulması ve sağlık sistemlerinin ticari kaygılardan arındırılması için tüm dünya devletlerinin ortak hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Bugün geldiğimiz noktada, insanlık adına gerçekten ileri mi gittik, yoksa 500 yıl sonra bile tıp ahlakında geriye mi düştük? Bu sorunun cevabı, siyasetin, akademinin ve halkın nasıl bir bilinçle hareket edeceğine bağlı.