Türk Pediatrik Hematoloji Derneği adına konuşan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Ünal, her yıl 8 Mayıs’ta Dünya Talasemi Günü için farklı etkinlikler düzenlendiğini belirterek, hastalığın önlenmesi için evlilik öncesi yapılan kan testlerinin önemine vurgu yaptı. Ünal, şöyle devam etti:
“Talasemi (Akdeniz anemisi) Türkiye’de taşıyıcılığı yüzde 2.1 olan bir hastalık. Akdeniz bölgemizdeki illerde taşıyılık oranının yüzde 13’lere çıktığı hastalıkta risk, iki taşıyıcı evlendiğinde ortaya çıkıyor. Talasemi önleme programı çerçevesinde 41 ilde evlenme öncesi çiftleri kan testine tabii tutuyoruz. Bu testlerle evlenecek çiftlerin taşıyıcı olup olmadıkları belirleniyor. Eğer çiftlerden biri taşıyıcıysa problem yok. İkisi de taşıyıcıysa; evlendiğinizde her gebeliğinizde yüzde 25 oranında telasemi majör yani hasta çocuklarınız doğabilir diye çiftleri uyarıyoruz.
ÇİFTLERİN YÜZDE 80’İ TARANIYOR
Türkiye’de çiftlerin yüzde 80’i taşıyıcı mı diye taranıyor. Taramalar sayesinde son yıllarda Türkiye’deki talasemi hastası sayısı azaldı ancak test sonuçlarına rağmen evlenip, çocuk dünyaya getirmek isteyen çiftler oluyor. Bunlar için de gebeliklerlerin 11 haftasından sonra ya da doğumdan sonraki ilk 3 ve 6 ay içerinde çeşitli testler uygulayarak çocucğun sağlıklı olup olmadığını test edebiliyoruz. Talasemi riski, imam nikahı gibi resmi olmayan ikinci evliliklerde artmış durumda. Kayıtlarda yer almadığı için çiftler kan testine girmiyor. O yüzden risk konusunda onları uyaramıyoruz.”
İLK BULGULARI KANSIZLIK VE ŞİŞKİNLİK
Talasemi tedavisinde doğumdan sonraki 3’üncü ve 6’ıncı aylar arasında tedaviye başlanması gerektiğini belirten Ünal, hastalığın ilk bulgularının anneler tarafından farkedildiğini dile getirdi. Ünal, “Kansızlık yapan bir hastalık olduğu için 3 ila 6 ay arasında çocukta kansızlık bulguları görülüyor. Hastalığın ilk bulguları bebeğin soluk ya da sarı olması, gözlerinin içinin sarı olması, dalakta ve karaciğerde oluşan büyümeye bağlı olarak karında şişkinlik, nabzın hızlı atması ya da emerken çocuğun çabuk yorulup, terlemesi olarak görülüyor” dedi.
KESİN ÇÖZÜM KARDEŞTEN YAPILAN NAKİLDE
Tedavi edilmediği takdirde hastanın ölümüne sebep olan talasemide en başarılı tedavi yönteminin ilik nakli olduğunu ifade eden Ünal, şöyle devam etti:
“Tedavinin ilk ayağı hastaya düzenli olarak kan nakledilmesi. Kan nakilleri sonucunda hastanın kalp ve karaciğerinde demir birikmesi oluyor. Kalp ritminin bozulmasına, siroza ya da kansere sebep olan bu demir birikimini azaltmak için de hasta 2 yaşından sonra demir bağlayıcı haplar kullanıyor. Hastalığın kesin tedavisi ise uygun kemik iliği nakli ile mümkün. İlik nakli sayesinde alyuvarlardaki hasta hücreleri sağlıklı hücrelerle değiştirirsek hastayı, ilaçlardan kurtarabiliriz. Doku grubu uyumunun sağlıklı bir vericisinin olması gerekiyor. Bu tedavi yönteminde de kardeşten yapılan ilik nakillerinde daha başarılı olduğu görülüyor. Bu sebepten dolayı ilk çocukları talasemi olan taşıyıcı anne ve babanın sağlıklı hüreleri tüp bebek metoduyla birleştirilip hem sağlıklı hem de hasta çocuğa doku grubu uygun verici sağlanmış oluyor. Talasemide kesin çözüm bu yöntemle doğan kardeşten yapılan kemik iliği nakli ile mümkün.”