Ekim ayı enflasyon rakamlarının yukarı yönlü risk ağırlıklandırmasını önde tutmasını ve dönemsel yüksek gerçekleşmelerin normal şartlar altında işlemesi beklenen baz etkisini nötrlemesini öngörürüz. Bu nedenle, aylık bazda %2,1 olmasını beklediğimiz Ekim enflasyonunun manşet enflasyonu yıllık bazda %19,6 seviyesinde tutmasını bekliyoruz. Son dönemde, özellikle gıda fiyatlarında yaşanan artış çerçevesinde merkezi olarak başlatılan fiyat kontrolleri mekanizması ile; zayıf lira, küresel enerji fiyatları, enerji ve akaryakıt zamları, yönlendirilen fiyatlar, giyim fiyatları, hizmet fiyatları ve KDV/ÖTV dilimleri gibi faktörler iç içe geçecektir. İşaret ettiğimiz risk dengesine karşılık; son 2 ayda toplamda 300 baz puan faiz indiren Merkez Bankası’nın şu aşamada enflasyonu işaret olarak almadığını düşünüyor ve herhangi bir politika tepkimesi göstermesini olası görmüyoruz.
Ekim ayına ilişkin olarak elimizde olan donelere baktığımızda; daha yüksek enerji fiyatlarının ve zayıf liranın ön planda olduğunu görüyoruz. Küresel maliyet baskılarına ek olarak yerel para biriminde devam eden zayıflama enflasyonist etkileri katmanlandırmaktadır. Bu da, sıkıntının hem arz kaynaklı faktörlerden, hem de para birimindeki oynaklığın fiyatlama seviyelerini ve davranışlarını bozması şeklinde gerçekleşmektedir. Şimdi; bu noktada arz kaynaklı faktörlerin müdahale alanında olmasa da para politikası etkinliğinin ikincil etkileri kontrol altına alabileceğinden bahsetmiştik. Birincil etkilerdeki kontrol ise; para biriminin istikrarını sağlamaktan ileri gelmektedir. Böylelikle, küresel maliyet baskılarının liraya çevrimindeki ek unsurlar elemine edilebilirdi. Lirada süregelen değer kaybının, hissedilen arz kaynaklı fiyatlama baskısını artırdığını düşünüyoruz.
Merkez Bankası, faizleri düşürdüğü için enflasyon artışında lira bazlı reel faiz oranları da eksi bölgede kalmaktadır. Enflasyondan arındırılmış faiz, politika faizinde yapılan son indirimlerle birlikte -3% altında ve enflasyon artışları veya sınırlı olacak olsa da ilave faiz indirimleri bu negatif getiri pozisyonunu derinleştirecektir. Bu düzlemde, Merkez Bankası’nın faiz oranlarını hem gerçekleşen hem de beklenen enflasyonun üzerinde tutma sözünün uygulama alanı kalmadığını gözlemleriz. Bu da, para politikası uygulamasında dönemsel olarak büyüme, kredi mekanizması ve cari denge gibi başka unsurların değerlendirildiğini ortaya koymakta.
Dolayısıyla, kontrolsüz enflasyona rağmen Merkez Bankası’nın buna herhangi bir sıkılaşma reaksiyonu göstermesini beklemiyoruz. Enflasyonun döngüsel bir şekilde normalleşmesini bekleyen Merkez Bankası fiyat istikrarı olgusunda da liranın düşük getirili, zayıf düzlemli seyrinde ihracat artışı ve cari fazla sağlama patikasını ele alıyor olabilir. Aynı zamanda, ticari kredi büyümesinin de önceki parasal sıkılaşma kaynaklı yavaşlamasını şu anda desteklemek amaçlı faiz indirimleri gerçekleştirilmiş durumda. Ancak, söz konusu politika hareketlerinin enflasyonu daha da ısındırma riskini belirtmek isteriz. Henüz yansımamış maliyet unsurlarına, marjinal olarak başta zayıf lira olmak üzere yeni değişkenler eklenmesi fiyat istikrarının sağlanmasını ve enflasyonun düşmesini zorlaştıracaktır. Bu da de-dolarizasyon sağlanmasının önündeki en büyük bariyer olacaktır. TCMB’nin beklenenin ötesinde yaptığı faiz indirimleri sonrasında %16 olan politika faizini gevşetmesi için muhtemelen az yeri kaldı. Ancak, belirttiğimiz faktör ve kriterler ışığında faizin sınırlı da olsa daha da inmesi ihtimali olabilir.
Kaynak:Tera Yatırım- Enver Erkan
Hibya Haber Ajansı