Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda AK Parti'nin hazırladığı anayasa değişiklik teklifi ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Yalçınkaya, ''Bir parti hakkında kapatma davası açılıp açılmayacağına mahkeme karar verir'' dedi.
İşte Yalçınkaya'nın açıklamasından satırbaşları:
Anayasa değişikliği, cumhuriyetin ve demokrasinin temel unsurları gözönüne alınarak ne getirip götüreceği dikkate alarak yapılmalıdır.Değişiklik yapılmak istenen kurumların görüşü her zaman alınmalıdır.
YARGIYA SİYASET EGEMEN OLACAK
Çoğunluk iradesinin ortaya çıkmasını engelleyen Anayasa Mahkemesi ve HSYK’ya siyasetin egemen olduğu kişilerin getirilmesini sağlayan bir düzenleme olacaktır.
Adayların demokratik olmayan bir tarzda seçilmesi niteliklerini değil siyasi görüşlerini ortaya çıkaracaktır.
BAĞIMSIZ YARGI VURGUSU
Üstün değerler taşıyan sağduyulu objektif düşünen, yüce milletimizin öncelikleri ve dikkate alınması gereken hususlar şunlar olmalıdır:
Tarafsız bir HSYK ve Anayasa Mahkemesi oluşturulması için ilk gözetilmesi gereken konu yargıyı iktidarların müdahalesinden uzaklaştıracak siyasi iradenin olmamasının sağlayacak kurallar getirilmesidir.
Bu sistemi, bu standardı getirecek iktidarlar ve bağlı bulunduğu siyasi partiler halkımız nezdinde takdir edileceklerdir.
Bugünlerde gerek basınımızda gerek halkımız tarafından tartışılan ve tartışmaya açılan bağımsızlık konusuna gelince bağımsız olmadan tarafsız olmak mümkün değildir.
Bağımsız yargı demokrasinin ve milletimizin en önemli güvencelerinden biridir. HSYK, bağımsız olmadığında iktidarların etkisi önce Türkiye’deki tüm mahkemelerin hakim ve savcılarına, sonrada milletimize yansıyacak ve sonuçta milletimiz zarar görecektir.
HSYK VE ANAYASA MAHKEMESİ'NE ÜYE SEÇİMİ
Siyasi etkiyi önlemenin tek çaresi, HSYK ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçilmesi usulünde getirilecek kuralların siyasi amaç gözetmemesi gerekmektedir.
En çok oy alanların doğrudan atanmış sayılması, siyasete karışmış olanların atamalarda etkinliklerinin olmaması ve seçimle gelmeyen kişilerin kurullarda bulunmamasına bağlıdır.
VENEDİK KOMİSYONU'NDAN GÖRÜŞ ALINMAMASI SORU İŞARETİ YARATIYOR
Venedik Komisyonu'ndan hiçbir görüş alınmadan anayasa değişikliğine gidilmesi de soru işaretleri yaratmaktadır. Milletimiz için AB ile bütünleşmemiz Avrupa demokrasisine yaklaşmamız büyük önem arz etmektedir.
Bunun içn AİHM’in belirlediği Avrupa standartlarını esas almamız gereklidir. Bu standartların bir kısmı şunlardır:
Din vicdan ve inanç hürriyeti demokratik toplumun ayrılmaz parçasıdır. Devlet bütün dini inançlara saygı göstermelidir. Laiklik anayasal bir ilkedir. Anayasa Mahkemesi'nce bu ilke korunmalıdır.
Demokratik bir toplum çoğulculuk ve katılımcılığın desteklenmesiyle oluşur. Devlet Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinde belirtilen adil yargılanma hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkını, cezaların yasallığı, özel hayatın ve aile hayatının korunması, düşünce vicdan ve din özgürlüğü, ifade özgürlüğünü sağlamalı ve bu hak ve özgürlüklere saygı göstermelidir.
Bunlarla birlikte Avrupa Konseyi’nin temel değerleri de dikkate alındığında ve Türkiye’nin Avrupa ülkelerinden önce çağdaş yasaları kabul ettiği gözetildiğinde, kadınlara seçme ve seçilme haklarının tanınması gibi ileri demokrasinin kurallarına uygun olarak mahkemelerin ve HSYK’nın bağımsızlığının daha da ileriye götürülmesi gerektiği düşünülmektedir.
BAKANLIK VE MÜSTEŞAR HSYK'DAN ÇIKARILMALI
Bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesinin sağlanması için Adalet Bakanlığı ve müsteşarının HSYK’dan çıkarılması, kurumun ayrı bir binasının, sekreteryasının, araç-gereç yardımcı personellerinin bulunması, hakim ve savcılar için yapılacak soruşturmalar için kuruldan izin alma usulünün getirilmesi, hakim ve savcıların atanması, adalet akademisinin özerk bir yapıya kavuşturulması yerinde olacaktır.
Adalet bakanı ve müsteşarı adli sistemin, yargısal kararlar dışında en iyi şekilde yerine getirilmesi, mahkemelerin yüksek kurulca atanacak hakim sayısına göre bina araç ve gereçlerin temini, tüm tedbirleri almasıyla görevlendirilmelidir.
SAVCILAR KAMU DAVASINI AÇMAKLA YÜKÜMLÜ
Hakim ve savcıların siyaset yaptığı savına gelince. Hakim ve savcılar her yasanın çıkarılmasında bu şekilde müdahale etme durumuna düşmezler. Ancak bu yasalar, hakim ve savcıların kendi hakları ve yetkileriyle ilgili bulunmakta, konuşması gereken konular olduğundan, siyasi bir tartışmaya girmemektedir.
Yine evrensel sistemde Avrupa Konseyi hukukunda uygulanan bir ilke vardır. Savcılar kamu davasını açmakla yükümlüdürler. Ceza muhakemesi kanunumuzda bunu belirtmektedir.
DAVA AÇILIP AÇILMAYACAĞINA MAHKEME KARAR VERİR
Tüm savcılar davalarını kendilerini bizzat açarlar. Bu nedenle bir dava açılmasının, bir kişinin iki dudağı arasında olması sözü yerinde değildir. Esas olan dava açmaktır. Bu dava sonucunda mahkeme zaten davayı denetleyecektir. Açılıp açılmaması gerektiğine karar verecektir. Açılmasına karar verdikten sonra delilleri tartışacak ve hüküm verecektir.
Dava açılmaması statüsü getirilmiştir. Bir siyasi partinin müracaatı halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dava açmazsa o siyasi partinin Yargıtay’daki daire başkanlarından oluşacak bir kurula itiraz etme hakkı vardır. Bu hak ancak o zaman geçerlidir.
Avrupa ülkelerinin uyguladığı sistemde, siyasi partiler hakkında dava açmak için izin sistemi yerleşik bir durumda değildir. biraz evvelde bahsettiğim gibi anayasal kurallar getirilirken uzun bir süre değiştirilemeyeceği düşünülerek detaylı kurallar konularak düzenlenmelidir.