Ölüm… Hastalık...
Kimi zaman bir hidayet kapısı, kimi zaman bir adalet çağrısıdır. Kimi zaman da hakikatin en çıplak, en acı suretidir.
Her can fanidir, her nefes emanet… İnkâr eden de, iman eden de, bu gerçeğe boyun eğer. Ve biz biliriz ki, bir cenazeye sırt çevirmek, bir musibete gülmek, insanlığın değil hayvaniyetin işaretidir. Biz öyle görmedik, öyle büyümedik. En azılı düşmanın bile arkasından “Allah rahmet etsin” demeyi, insan olmanın zerafetinden saydık.
Ama…
VİCDANIN DA BİR HATIRI VARDIR
Bugün, ömrü boyunca bu millete kurşun sıkanların, bu topraklara kin kusanların arkasından öyle ballı, öyle şerbetli methiyeler dökülüyor ki; insanın içi kalkıyor, yüreği daralıyor. Evet, merhamet var, insanlık var ama bir de vicdan var… Bir de hafıza… Bir de şehidin gömleğinde kalan kan…
Binlerce vatan evladı, bir gece vakti uyandırılmadan kurşuna dizildi. Binlerce genç, henüz yirmisindeyken kolunu, bacağını, gözünü toprağa verdi. Analar saçlarına ağıt, babalar sinesine kin bağladı. Kimi hâlâ hastane odalarında, kimi hâlâ yatağa bağlı yaşıyor; yaşıyorsa adı yaşam sayılırsa…
Şimdi biri çıkıp diyor ki: “Unutalım… Affedelim… Sarılalım…”
Sahi, neyi unutalım?
Ankara Garı’nda paramparça edilen çocukları mı? Cizre’de infaz edilen öğretmeni mi? Bayramda şehit gelen polisin çocuklarına yedirilen yalanları mı?
AHLARIN GÖLGESİ UZUNDUR
Bu millet öyle af dileyen, tövbe kapısında diz çökenle helalleşmeyi bilir. Ama bu milletin yüreği, bir ömrü ihanete yatırmış birine rahmet sofrası kurmaz. Kurmamalı da. Çünkü affetmek büyüklüktür, ama büyüklüğün de bir kıblesi vardır. O kıble, milletin alnındaki secde iziyle çizilir.
Unutursak…
Evet, unutursak yok oluruz.
Vicdan unutursa ahlak kurur. Hafıza unutursa tarih kararır.
Bugün birileri “herkese aynı teraziyi tutalım” diyorsa, yarın “katille kurban arasında fark yoktur” diyecek. Ve işte o vakit, mezarların dili susar, zalimler tarih yazar.
EZCÜMLE:
Zalime merhamet, mazluma ihanettir.
Ve biz bu ihaneti ne cümlemize, ne secdemize, ne vatanımıza yakıştırırız.
Affetmek elbette yüceliktir…
Ama öyle herkesi değil, hak edeni affetmek…
Zira öbür türlüsü, Allah korusun, şehidin kefenine leke düşürmektir.