Hani derler ya, "şimdiki akıllım olsa..." İşte o lafı duyduğumda beynimde şimşekler çakıyor. Çünkü bu milletin derdi geçmişiyle değil, an'ıyla! Eckhart Tolle diye bir abi var, almış kalemi eline, basmış "Şimdinin Gücü" diye kitabı. Okudukça anlıyorsun ki, biz bu topraklarda "şimdinin gücü" yerine hep "geçmişin tasası, geleceğin endişesi" ile yanıp kavrulmuşuz. Yahu, bir duralım!
Ego'dan Kaçış, Zihinden Kurtuluş
Adam diyor ki, "Sen zihnin değilsin!" Vay anasını sayın seyirciler! Bizim siyasetçilerimiz, futbolcularımız, hatta kahvedeki amcamız bile kendini zannediyor ki, o zihindeki gevezelikler, o bitmek bilmez kuruntular, o "ben" ve "benim" diye bas bas bağıran ego, işte o kendisi! Yahu, bizim ego dediğimiz şey, topu topu beş metrelik bir halat. Bizi geçmişe bağlıyor, geleceğe geriyor. Sonra da bu halatla boğuş boğuş dur! İşte Tolle, bu halatın aslında bir illüzyon olduğunu, bizim asıl varlığımızın, o halatın ötesinde bir yerlerde, yani tam da ŞİMDİ olduğunu anlatıyor.
Geçmişin Prangası, Geleceğin Hayali
Bakın etrafınıza. Herkes ya "eskiden şöyleydi" diye geçmişe takılıp kalmış, ya da "umarım gelecekte böyle olur" diye boş hayaller peşinde koşuyor. Neredeyse nefes almayı bile unuttuk. Yahu bu ne telaş? Kardeşim, geçmiş dediğin, bir zamanlar yaşanmış olan "şimdiki an" değil miydi? Gelecek dediğin de, henüz gelmemiş olan "şimdiki an"lardan ibaret değil mi? Sen şimdiye odaklanmazsan, ne geçmişin keyfini çıkarırsın, ne de geleceği doğru düzgün inşa edebilirsin. Bizimkisi resmen, denizde yüzerken kıyıya bakmaktan boğulmaya benzer bir durum.
Uyanın Ey Halkım!
Tolle abimiz diyor ki, "Uyanın!" Yani, o zihnin gürültüsünden, o egonun sahte vaatlerinden uyanın. Fark edin ki, o sürekli dert yanan ses, siz değilsiniz. Siz, o sesi dinleyen, o sesi gözlemleyen varlıksınız. Düşünsenize, trafikte kornaya basan adamın derdi ne? Ya da televizyonda bağırıp çağıran siyasetçinin? Hepsi aynı, zihinlerinin esiri olmuşlar. "Ben haklıyım, ben biliyorum, benim dediğim olacak!" Egonun tatmin arayışı. İşte bu yüzden, bu ülkede kimse birbirini dinlemiyor, kimse anlaşamıyor. Çünkü herkes kendi zihninin içinde hapsolmuş.
Bir Nefes Al, Gözünü Aç!
Peki, ne yapacağız? Kitap basitçe anlatıyor: Anda kal! Nasıl mı? Nefes alırken nefesini hisset. Yemek yerken yediğin yemeğin tadını al. Yürürken adımlarını hisset. Yani, o sürekli zırvalayan zihni bir kenara bırak, sadece OL. Ne oluyorsa olsun, onu yargılamadan, etiketlemeden sadece gözlemle. Bunu yapabilirsek, emin olun, bu memleketin sorunlarının yarısı kendiliğinden çözülür. Çünkü huzursuzluk biter, korku azalır, rekabetin yerini anlayış alır.
Yani sevgili okuyucular, "Şimdinin Gücü" sadece bir kitap değil, adeta bir reçete. Bu topraklarda, yıllardır bir türlü bulamadığımız o huzuru, o mutluluğu, o gerçek varlığı bulmanın anahtarı. Bizim Sizlere naçizane tavsiyem: Okuyun bu kitabı! Okuyun ki, artık sadece geçmişi sövmeyin, geleceğe de boş hayaller kurmayın. Bırakın o egoyu, o zihni. Ve şimdi, tam da şimdi, yaşayın! Yoksa bu gidişle, ne geçmiş kalacak ne de gelecek... Sadece koca bir boşluk!