9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, İstanbul Teknik Üniversiteliler Birliği'nde düzenlenen söyleşide, dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin, kalkınmasını daha da artırmak ve büyüyüp gelişmek zorunda olduğunu kaydeden Demirel, küreselleşen dünyada bunun kaçınılmaz olduğuna işaret etti.
Küresel krizde Türkiye'nin ekonomisi en fazla küçülen ülkelerden biri olduğunu dile getiren Demirel, ''Bir ülkede ekonomi yüzde 6 daralmışsa 'zarar görmedik' diyemezsiniz. 15-25 yaş arası işsizlik yüzde 20'ye çıktıysa bu iyi bir şey değildir'' şeklinde konuştu.
Demirel, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı.
Türk siyasetindeki ihtilaflarla ilgili değerlendirmesi sorulan Demirel, çok partili siyasetin zor olduğunu, halka burada büyük iş düştüğünü söyledi.
Yaşanan istikrarsızlıklar döneminde halkın devlet kurumlarıyla karşı karşıya gelmemesinde siyasetçilerin payı olduğunu anlatan Demirel, dinleyicilere yaşanan gelişmeler karşısında yılmamalarını önerdi.
''Bunlar ülkenin değil, devrin ayıbıdır'' diyen Demirel, ''Niye sesini çıkarmıyorsun? Korkuyorsan sen de buna müstahaksın. Hiç bir şey yapamıyorsanız kaşınızı çatın'' ifadesini kullandı.
Ülkenin kurumlarına düşman olunmaması gereğine işaret eden Demirel, Türkiye'yi, Cumhuriyeti ve büyük Atatürk'ü çok iyi anlamak gerektiğini söyledi.
Bir katılımcının, yargının sorunlarıyla ilgili değerlendirmesini sorması üzerine de Demirel, ülkede yargı reformu gerektiğini belirtti.
''Türk Silahlı Kuvvetleri ile halk arasında yaşanan tarihsel süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki bir soruya karşılık da Demirel, ülkenin kurum olarak askere ihtiyacı olduğunu, ülkenin bu kurumu güçlü, prestijli ve itibarlı tutmak zorunda olduğunu, bunun silahtan daha büyük önem taşıdığını kaydetti.
1960, 71 ve 80 sonrasında pek çok sıkıntılara katlanmalarına rağmen halkla asker kurumunu bu nedenle karşı karşıya getirmediklerini anlatan Demirel, ülkenin geleceği ve iç barışı bozmamak adına bunu yaptıklarını belirtti. Demirel, ''(Asker başkadır, bu işleri yapanlar başkadır) dedik müesseseye toz kondurmadık'' dedi.
ASKERİ YÖNETMEK BİR SANAT
Askeri yönetmenin bir sanat olduğunu, iktidarın asker, üniversite ve yargıyla ''kapışmaması'' gerektiğini vurgulayan Demirel, söz konusu kurumları anlayıp bundan millet menfaatinin çıkarılması gerektiğini belirtti.
Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kozmik odasını arıyorsunuz askerin, ne arıyorsunuz? Söylemiyorsunuz ne aradığınızı. Müthiş bir şey arıyorsunuz. Peki bu müthiş bir şey neyse o odayı aramaya gitmek yerine Genelkurmay Başkanınıza, 'şu odanızda şunu arıyoruz, hakim arıyor, mahkeme arıyor veya ben arıyorum Başbakan olarak, bunu getirin bulun' deseniz... 'Desem belki getirmez'. Ona güvenmiyorsun o zaman. 800 bin kişiyi teslim ettiğin adama güvenmiyorsun o zaman. O zaman onu değiştir, ne duruyorsun? Eğer güveniyorsan ona söyleyeceksin o getirecek, hakim Kadri Beye güvendiğin gibi, evvela ona güveneceksin. İşte budur asker idaresi dediğim olay.''
Siyasi yaşamına atıfta bulunarak, ''Garez olsaydı, benim olurdu'' diyen Demirel, ülkenin askerinin, generalinin iyi yetiştiğini, ''pırıl pırıl'' olduğunu, iyi anlamak ve değerlendirmek gerektiğini bildirdi. Demirel, şöyle konuştu:
''Milletimize şunu söylüyorum: Sakın ola bütün bu olup bitenlerden sonra askeriniz hakkında en ufak bir güvensizliğe düşmeyin. Eğer yanlış işler yapmış olanlar varsa, onları asker kendisi ayıklar. Bırakın ayıklasın. Ona da bırakmıyorsunuz. Bırakın ayıklasın ve böylece şunu yapmak istiyorsanız, Avrupa'ya (Ey Avrupalılar görüyor musunuz, biz işte ikide bir müdahale eden, kendisine sorulmadan bir şey yapılamayan Türk Silahlı Kuvvetleri'ni 'hazır ol' dedik durdu, 'rahat ol' dedik rahat etti, 'otur' dedik oturdu, 'kalk' dedik kalktı hale getirdik, gördünüz nasıl bir sivil otorite tesis ettik) dedirtmek için bunları yapıyorsanız, bunlar yanlış. Biz demiyoruz ki asker-sivil otoritenin emrinde olmasın. Asker-sivil otoritenin emrindedir. Yalnız Anayasa'nın 118. maddesi, Milli Savunma Kanunu, Genelkurmay Kanunu ne diyorsa o. Oralarda eğer bir şey varsa ona göre yapacaksın muameleyi.''
CEZAYI YARGISIZ İNFAZ ŞEKLİNDE
Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanununa göre, ''Cumhuriyeti korumak ve kollamanın askere, silahlı kuvvetlere ait olduğunu'' hatırlatan Demirel, her müdahalede ''Türkiye'nin uçurumun kenarına geldiği'' gerekçesinin öne sürüldüğünü anlattı.
Ancak bunu tespit ve kurtarma işinin sivil idareye ait olduğuna dikkati çeken Demirel, şunları kaydetti: ''Asker sıkıyönetim hizmetlerini yaparken daha sonra Mustafa Muğlalı'ya sorulduğu gibi bir hesabın kendisine sorulabileceği endişesinden muzdariptir. Bugün demiyorum, geçmişte diyorum. O zaman bir görevi yaparken tepeden tırnağa kendisi yapmak ister, sivil idareyi dışarı çıkarmak ister. Sonradan kendisine hesap sorulmasın diye. Türkiye yakın tarihinin çetrefil noktaları bunlar. Bunları iyi anlamak lazım. Askersiz bir ülke olmaz. Askerinizi iyi anlayın ve askerinizi onurlu tutun, prestijini sarsmayın. 'Ülkenin kanunlarını uygulamayın' demiyor adam size. Ama cezayı yargısız infaz şeklinde vermeyin. Cezayı evvela kamuoyu önünde verip sonra mahkemeye lüzum kalmasın. Bu çok yanlış bir şey.'' Türkiye Cumhuriyeti'nin kolay kurulmadığını, kuranların birinci kaygısının Cumhuriyet'in ayakta durabilmesi olduğunu belirten Demirel, ''Ayakta durabilmesi hakkında en ufak bir şüpheye düştükleri zaman fevkalade sert tedbirler almışlar, fevkalade sert tedbirler koymuşlardır. Bugün onlar lazım mıdır ayrı mesele. Dünden gelen bu. Bunları bugünle iyi bağdaştırmak, dünle bugünü iyi bağdaştırmak lazım. Türkiye'yi yönetenlerin bunu yapması lazım. Allah kolaylık versin'' diye konuştu.
Demirel'in söyleşisini emekli Orgeneral Hurşit Tolon da dinledi.