Kızılay’daki Kurtuba Kitap ve Kahve’de düzenlenen günde, sevenlerinin kitaplarını imzalayan Aycı, ardından kitabın editörü Muhsin Mete ile birlikte yer aldığı söyleşide, kitaba konu olan portreler hakkında bilgi verdi. Türk edebiyatının şiir, öykü, roman yönünden zengin, portre yönünden zayıf olduğunu ifade eden Aycı, “Portre metinlerde, ‘Ben olsam, böyle yazmazdım’ dediğiniz metinlerle karşılaşıyorsunuz. Bizdeki portre metinlerinin çoğu, biyografi metni aslında. Karakterini vermiyor, hayat hikayesini kronolojik olarak anlatan ve aralarına anı serpiştirmiş metinler. 30’lu yaşlardayken, 40-42 yaşlarında portre yazmak istediğimi söylerdim. Tanıdığım, kültürde karşılığı olan yazar, düşünür, yönetmen, kitapçı, sahaf yerine göre hurdacı ama bir karşılığı olan kişileri yazmak istediğimi belirtmiştim” diye konuştu.
Kitabında yer alan 247 karakteri birebir tanıdığını ve bu kişilerden 10’unun şu an hayatta olmadığını söyleyen Aycı, şöyle devam etti:
“Bir adım öne kim çıkmışsa, o kişinin yüzünü karşıma alarak, yüzündeki anlamları gözönünde tutarak yazdım. Bir oturuşta yazdım ama yemek yediğim, yola gittiğim, beraber çay içtiğim, bir takım paylaşımlarda bulunduğum insanları yazdım. Yüz yüze gelmediğim kişileri yazmadım.”