Woyzeck Masalı, şimdiye kadar Türkiye’de çok bilinmeyen ve hatta belki de ilk kez yapılan bir rejiyle rock müzikali olarak sahneye konuyor. Erdal Beşikçioğlu’nun yönettiği oyunun koreografisi Türkiye’de modern dansın öncülerinden Binnaz Dorkip imzası taşıyor. Müzikler ise genç müzisyen Onur Yüce’ye ait. Eserde, Ankaralı ünlü müzik grubu Soul Project’in solistlerinden Müjde Kızılkan ve bu projeyle birlikte adından sıkça söz ettirecek olan Metehan Güler, şarkıları söylüyor. İkiliye kimi zaman da Buse Kara eşlik ediyor.
Erdal Beşikçioğlu, oyunla ilgili olarak “Toplumun ahlak değerleri sorgulanmaya başladı. Bu kuralları koyanların ne kadar ahlaklı olduklarını sorgulayan bir oyun” diyor. Beşikçioğlu, sorularımızı yanıtladı.
Woyzeck Masalı nasıl ortaya çıktı?
İlk başta ‘Kuşlar’ diye bir müzikal hazırlamak istedik ama Türkiye’de aynı anda şarkı söyleyip dans edebilen ve oyun oynayabilen oyuncu çok bulamadık. Müzikleri yapan arkadaşımız Onur Yüce, Kuşlar’ın bütün müzikal alt yapısını hazırlamıştı. Onur, Kuşlar için 30 kişilik orkestra istedi. Ankara ’da 200 kişilik sahnede 30 kişiyi istihdam etmemiz mümkün değildi. Kuşlar’ı İstanbul ’da yapmak üzere şimdilik rafa kaldırdık. Bu arada Kuşlar’ın denemesini yapmamız gerekiyordu. Woyzeck oyununa yöneldik. Bunu müzikal bir alt yapıyla uyarlayıp seyirciyle buluşturmaya karar verdik.
HALK HİKAYESİ
Woyzeck aslında bir halk hikayesi. Tamamlanmamış bir eser. Altı tane kendi içinde yorumlanmış ve seyirciyle buluşmuş bir oyun. Biz de kendimize göre kurguladık. Tom Waits tarafından bir denemesi yapılmış. Bizimki rock müzikali, aslında bir masal. Genç bir çocuğun, genç bir kızın toplum baskısıyla nasıl canavarlaştığını rock müzikaliyle anlatıyoruz.
Türkiye’de rock müzikalinin başka bir örneği var mı?
Türkiye’de benim bildiğim kadarıyla daha önce rock müzikali yapılmadı. Enteresan bir iş oldu. Yapılacak işin kendi içinde özgün olması gerekiyordu. Hayvan Çiftliği gibi bu da kalabalık bir kadroyla oynanan kendi tavrını ve kimyasını oluşturabilen bir iş oldu. Hikaye müzikal bir altyapıyla, dansla, ışıkla seyirciye anlatılmak isteniyor. Seyircimizin müzikal bir anlatıyı dinleme kültürü yok. Seyirci zorlanacak tabi ki. Ama siz zorlamazsanız, tiyatro kendi içinde yeni estetiğini bulamaz. Bizim arayışımız bu. Bizim bir gişe kaygımız da yok. Kendi imkanlarımız doğrultusunda bir şeyler yapıyoruz.
Neden bu oyunu seçtiniz?
Toplum baskısı iktidar tarafından dikta edilen bir durum haline gelmiş durumda. Üç tane çocuk yap diktası, kürtaj diktası, kadın cinayetleri... Bunlar bireysel ya da toplumsal durumlar değil. Bir kışkırtmayla oluşan bir durum ki bu kışkırtmayı da ateşleyeni biliyoruz. Toplumun ahlak değerleri sorgulanmaya başladı. Bu kuralları koyanların ne kadar ahlaklı olduklarını sorgulayan bir oyun. Bu bağlamda zamanlaması iyi. Toplum baskısı olduğu sürece bu hikayeler hep yaşanacaktır.
Basit bir hikayedir. Halk hikayesi. Siz savaşa gidersiniz, döndüğünüz zaman o kadını bulamazsınız. Belki siz onu affedeceksinizdir ama toplum, ahlak olgusu üzerinden size engel olacaktır. Siz kabul etseniz bile toplum nedense kabul etmeyip onun öyle olmaması gerektiğini dikte eder. Ne kadar doğrudur onu sorguladık.
YENİ BİR TİYATRO ANLAYIŞI
Hayvan Çiftliği’nden başlayarak yaptığınız oyunlarda yeni bir tiyatro anlayışı peşinde olduğunuzu söyleyebiliriz sanırım.
Klasik düzende bir hikaye anlatmak değil bizim derdimiz. Seyirciyi bir takım hikayelerin içine sokmak istiyoruz. Seyirciye bu mesaj geçsin derdinde olmadık hiç. Zaten seyirci ya bu oyunun içindedir ya değildir. Amacımız olabildiğince çok insanı o oyunun içindeki ruh durumuna sokabilmek. Belirli mesajların altını çizmiyoruz. Protest bir tiyatro yapmıyoruz. Ama protest tiyatrodan daha güçlü bir anlatımın içindeyiz. Seyirciye sözleri geçirmek için, bunu size dikte ediyorum demek istemiyorum. Seyirci oyuna geldiğinde bir şeye maruz kalıyor. O süreçte ya hikayeyle hareket ediyor, ya da dışarı çıkınca ‘noluyor lan’ burada diyor.
45 YAŞINDAKİNİN NE DÜŞÜNDÜĞÜ UMURUMDA DEĞİL
Oyunun çok izleyici çekeceğini düşünüyor musunuz?
Müzikal olarak sözcükleri dinlemek çok kolay bir iş değil. Halk ritmiyle de yapmıyoruz. Biraz da protest bir şekilde rock müzikle yapıyoruz. Bu da kolay değil. Bu iş büyüklerimizi rahatsız eder. Ama 16 yaşındaki insanları rahatsız etmez. Benim hedefim iki saniyede bir geçen algı biçimini yakalayabilmek. Yoksa umurumda değil 45 yaşındakinin anladığı ya da anlamadığı. Ben burada 16 yaşındakini anlamaya çalışıyorum. Dünyayı yeni algılamaya başlamışken estetik anlayışına bir parça katkıda bulunmak istiyorum.
DEVLET TİYATROLARI ASLA DEĞİŞMEMELİ
Tüsak yasası ve Devlet Tiyatroları’nın kapatılacağı yönündeki iddialarla ilgili ne söylemek istersiniz?
Devlet Tiyatroları oturmuş bir sistem. Asla değişmemeli. Devlet Tiyatroları 7 liraya bilet satabiliyorsa bu bir sosyal davranış biçimidir. Tıpkı hastanede sana hizmet vermesi gibidir. Beden olarak sağlığını düşünüyorsun ama sosyal olarak ruhsal olarak sağlığını düşünmüyorsun demek ki. Ben zarar ediyorum deyip koca bir kurum kapatılır mı. Ben de 5 liraya tiyatro izletmek isterim ama burada yapamıyorsunuz.
Kültür Bakanlığı’nda tiyatro ile ilgili bir mevzu varsa bu işi tiyatroyla ilgilenen insanların yapması gerekiyor. Sahne tozu yutmuş seyirciyle buluşmuş insanlar bu işi yapacak. Sahne üzerinde seyirciyle nefes almış insan bilebilir tiyatronun ne olduğunu. DT’nin bütçesi çok bir bütçe değildir. İngiltere’de bir oyun konulduğunda onun bütçesi bizim DT’nin bütçesi kadardır. Biz sevdamızla yapıyoruz bu işi sevdamıza da karşı çıkıyorlar. Sana ne.
Televizyon dünyası ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Televizyon sıradan işleri yapmaya devam ettiği sürece farklı duyguları arayan bir izleyici her zaman var olacaktır. Bence televizyon bu sıradanlığını sürdürdüğü sürece tiyatro hep var olacaktır. Tiyatro 15 günde yapılırsa ölür. Popüler kimlikle, 3-5 kişi 15 günde bir oyun çıkarıyorsa o tiyatro zaten ölüdür. Tiyatro değildir. Kendi lisanı olan, kendi estetik anlayışı olan bir tiyatro ancak vardır.
Eseri oyuncular, Adem Aydil, Ayça Eren, Aytek Şayan, Ahmet Melih Yılmaz, Ateş Bars, Berkan Şal, Burcu Özberk, Buse Kara, Burak Küçükosman, Deniz Atlı, Güneş Uydaş, Müjde Kızılkan, Metehan Güler, Melif Efeçınar, Onur Yüce, Okan Eken, Onur Dilek ve Zülal Süer sahneye koyuyor. Oyunculara gitarda Süleyman Bağcıoğlu, davulda Barış Menküer, klavyede Murat Köselioğlu, basta Mehmet Öztürk ve saksafonda Onur Yüce müzikleriyle eşlik ediyor. Elvin Beşikçioğlu’nun yönetmen yardımcısı olduğu oyunda Fahrettin Güven repetitör, Nadir Koçoğlu da yapımcılığı üstleniyor.
Tatbikat Sahnesi, İstanbul’da da açılıyor. Etiler’de Melodi Pasajı’nın içindeki Melodi Sineması, Tatbikat Sahnesi olacak. 16 Şubat’ta DT’den emekli olacak olan Erdal Beşikçioğlu, Bir Delinin Hatıra Defteri’ni de hem Ankara’da hem İstanbul’da oynayacak.