Siyasetin çıkar hesaplarıyla değil, dava şuuruyla yapılması gerektiğinin en güzel örneklerinden birini anlatacağım size bugün. Erzurum'un yiğit evladı İbrahim Aydemir'in hikâyesi bu...
2001'in o çalkantılı günlerini hatırlayalım. MHP iktidar ortağıydı, devletin tüm imkânları ellerindeydi. İbrahim Aydemir de partinin MKYK üyesiydi. Yani, siyasetin mutfağındaydı, "güç" denilen o kavramın tam merkezinde...
Gel gör ki, bazı insanlar vardır, onlar için makamlar, koltuklar değil; memleket sevdası, millet aşkı önceliklidir. İşte Aydemir böyle bir adam. O günlerde, bugünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için "muhtar bile olamaz" manşetleri atılırken, kendisi MHP'den istifa edip, AK Parti'nin Erzurum'daki kurucu kadrosunda yer aldı.
Düşünsenize, iktidardaki bir partinin kilit ismiyken, "geleceği karanlık" denilen bir hareketin saflarına katılmak nasıl bir cesaret ister? Nasıl bir inanç gerektirir? İşte gerçek siyaset adamı böyle olur. Şahsi menfaatleri değil, milletin menfaatini düşünür.
Bugünlerde görüyoruz; parti değiştirmeler genellikle tersine işliyor. İktidardan muhalefete geçiş pek göremezsiniz. Olan da çoğunlukla belediye başkan adaylığı alamayanların bireysel hesapları yüzünden. Oysa İbrahim Aydemir, tam 23 yıl önce, hiçbir çıkar gözetmeden, sadece inandığı değerler uğruna yola çıktı.
Siyasette duruş, karakter meselesidir. Para, makam, şöhret için değil; vatan için, millet için siyaset yapanlar her zaman saygıyı hak eder. İbrahim Aydemir'e ne zaman rastlasam, ismini her duyduğumda içimden "işte adam gibi adam" derim. Çünkü o, menfaat değil memleket diyen, şahsi ikbal değil milli istikbal diyen bir dava adamı...
Keşke siyasetimizde böyle örnekler daha çok olsa. Keşke gençlerimiz, siyaseti bir makam-mevki kapısı değil, millete hizmet yolu olarak görse. İbrahim Aydemir'in duruşu, gelecek nesillere örnek olmalı. Zira siyasetin özü budur: Önce millet, önce memleket!