Nasuhi Güngör / Star
AK Parti’nin dünkü Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından basına yansıyan ‘görevden alma’ operasyonu, yakın geleceğe dair bir işaret mi, yoksa günü kurtarmak için atılmış bir adım mı? Bu soruya biraz daha yakından bakmaya çalışalım.
Görevden alınan parti teşkilatlarına bakarak hüküm vermek zor. Muhtemelen mevcut sorunların biraz fazla öne çıktığı yerler olsa gerek.
Oysa 29 Mart seçimlerinin ardından çok daha keskin bir teşkilat düzenlemesi, hatta hesaplaşması bekleniyor AK Parti içinde.
Teşkilat disiplini, seçimlere erken hazırlanmak ve sandık hakimiyeti gibi özelliklerin birinci sırada yeraldığı bir siyasi geleneğin devamı olmak, en azından bugüne kadar AK Parti’ye ciddi avantajlar sağladı.
* * *
Esasen 22 Temmuz seçimlerine gelindiğinde AK Parti bu özelliklerinin önemli bir bölümünü yitirmiş bir görüntüye sahipti. Fakat gerek cumhurbaşkanlığı krizi, gerek 27 Nisan e-muhtırasının etkileri ve sandık başında parti dışı sivil organizasyonların varlığı bu zaafların üzerini örttü. Ortaya çıkan % 47’lik başarının gölgesinde, bu sorunları konuşmak bir yana, gündeme getirmek bile mümkün olmadı.
Merkeze doğru yürüdükçe, ideolojik tabanı zayıflayan bir siyasi partinin, teşkilat ve çalışma disiplinini kaybetmesinde çok da şaşılacak birşey yok aslında. Buna bir de ‘iktidar’ rehaveti eklenince 29 Mart’ta ortaya çıkan tablo sürpriz olmadı.
Teşkilat disiplini, birinin üstlendiği işin bir diğeri tarafından mutlak surette denetlendiği ve her durumda yedek mekanizmaların olduğu bir sistemi ortaya çıkarır. ‘Tamam, bu işi ben yaparım’ deyip durumu idare etme şansınız olamaz. Neyi ne kadar yapıp yapmadığınız denetlenir; üstelik bir de hesap verirsiniz.
* * *
Aynı sistemi bir merkez partide, hele yıllardır iktidarda olan bir partide devam ettirmek neredeyse imkansız. İç çekişmeler artıyor, gönüllü çalışmanın yerini profesyonellikle doldurma gayreti ise her zaman iyi sonuç vermiyor.
Yerel seçimlerde Türkiye’nin pek çok yerinde parti teşkilatlarıyla adaylar arasında büyük çekişmeler yaşandı. AK Parti bu çatışmaya müdahil olamadı. Müdahale etmek istediği yerlerde işler iyice çığrından çıktı.
Dün bazı teşkilatların görevden alınması, tüm bu sorunların doğru okunduğu anlamına mı geliyor? Önce kabinede yapılan değişiklikler, ardından peşpeşe yapılacak ilçe ve il kongreleri, nihayet Büyük Kongre.
Bu takvim sanıldığından çok daha zor işleyebilir. AK Parti hala iktidarda, yüzde 40 civarında oya sahip, üstelik iktidarını zorlayacak bir alternatif yok. Bu durumda ilçe ve il kongreleri, ortaya çıkacak yeni adaylarla hayli çekişmeli geçebilir.
Aynı çekişmenin Büyük Kongre’ye ne kadar yansıyacağı ve Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir parti yönetimiyle yola devam edeceği de önemli.
* * *
Hazır değinmişken bu tabloda bir önemli değişiklik daha beklenebilir. Kabinede ciddi bir değişim yapan Erdoğan, acaba aynı düzeyde bürokraside değişim isteyecek mi?
Şurası bir gerçek. 2002 yılından 2006’ya kadar bürokrasiyi gerçekten iyi çalıştıran ve bir hedefe yönlendirme gücünü elinde tutan iktidar, bu konuda son üç yılda hayli inisiyatif kaybına uğradı. Devlet sistemimizin arızalı tarafı yeniden baskın gelmeye ve bürokrasi iktidarı yönlendirmeye başladı.
Eğer geçmişteki havayı yeniden yakalama yönünde bir beklenti varsa, bürokrasi, en az kabine ve parti kadar önemli bir başlık.
Bakalım AK Parti bu kadar hesaplaşmayı nasıl yürütecek.